18. yüzyıl Galatası’ndaki yabancı diplomatlar Avrupalılıkları üzerinden kozmopolit bir cemaat kurmaya çalıştılar. Osmanlı başkentindeki alt tabakaya mensup
Avrupalılarsa farklı milli menşelerden gelmeleri hasebiyle şiddet içeren çatışmalara
pekâlâ girebilmekteydiler. 1729 yılında bir düğün sırasında vuku bulan böyle bir olayda
iki Fransız aşçı Venediklilerin öfkesini üzerine çekti. Bu aşçılardan biri Venedikliler
tarafından yaralanırken, diğer aşçı buna tepki olarak Venedikli bir berbere saldırdı,
fakat saldırdığı kişi tarafından öldürüldü. Söz konusu yaralama ve cinayetin meydana
gelmesi olaylara dahli olanların farklı milli kimliklerden gelmeleriyle doğrudan ilintiliydi. Venedikliler, Fransızlara sırf Fransız oldukları için saldırmışlardı; Fransızlar da
Venediklilere sırf Venedikli oldukları için. İlginç olan şu ki, 18. yüzyılın başlarında
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan alt tabakaya mensup Batı Avrupalılar için kendi
milli kimlikleri üst tabakadakilere kıyasla çok daha önemliydi. Hizmetkârların milli menşeleri, kendi kimliklerini ve birbirleriyle kurdukları ilişkiyi tanımlamaktaydı.
Buna mukabil diplomatların milli mensubiyetleri ise Galata’daki resmi statülerini belirlemekteydi. Yine de söz konusu diplomatlar yukarıda bahsedilen “Avrupalı cemaat”
içinde uyumsuzlar ortaya çıktığında, uyumu yeniden tesis etmek için beraberce çaba
gösteriyorlardı.
In eighteenth-century Galata, foreign diplomats sought to build a cosmopolitan community based on being Europeans within the Ottoman Empire. But
among the lower orders national differences could ignite violent conflicts. In 1729 two
French chefs provoked Venetian anger: one was injured by Venetians at a wedding;
the second retaliated by attacking a Venetian barber, who then killed him. These
events were predicated on national identity in the most literal fashion. Venetians were
attacking French nationals simply for being French, and vice-versa. National identity,
perhaps surprisingly, in certain respects meant more to the lowest social orders than
it did to the highest among early-eighteenth-century western Europeans stationed
in the Islamic Ottoman Empire. For the servants, national origins defined who they
were and how they related to one another. For the diplomats, nation defined their
official positions, yet they worked together to restore harmony
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 |