There are a significant number of books written about how early modern Europe perceived the Ottoman Empire, i.e., what decision-makers, scientists, artists, authors and the common people knew about this exotic land whose “otherness” played a great role in the shaping of Europe itself. John-Paul Ghobrial takes a more innovative approach to the issue of encounters between the “East” and the “West” when he shifts his focus from what people living in Europe knew about Ottoman Empire to how they actually knew what they knew. This required him to concentrate on “information flows” between Istanbul, Paris, and London, with a focus not on flows themselves, but on the people who made these flows happen. Given that there was no printing press in seventeenth-century Istanbul, he is thus faced with the hard task of tracing the myriad forms of oral communication that took place every day between an exclusive group of individuals whose personal interactions were the starting point for a long “process that carried information originating in Istanbul to audiences in London and Paris through the circulation of oral, scribal and printed media” (p. 6).
Çocuk tarihi çalışmaları ülkemizde henüz fazla ilgi görmemiş bir alan olarak araştırmacılarını beklemektedir. Alandaki ilk özgün çalışmalardan biri Yahya Araz’ın, birincil kaynak olarak Şeriyye Sicillerini kullandığı ve İslâm hukukundan beslenerek kaleme aldığı Osmanlı Toplumunda Çocuk Olmak başlıklı araştırmasıdır. Çocukluk yıllarının cazibesinin Batı’da da yeni bir olgu olduğundan bahseden yazar, 20. yüzyılın ikinci yarısında çocukların yetiştirilmesine yönelik kaygıların, okul sistemindeki gelişmelerin ve çocuk emeğinin kullanımına dair düzenlemelerin sebep olduğu tartışmaların, çocukluğun tarihine gösterilen ilgiyle yakından ilişkili olduğu tezlerine bu çalışmasında yanıt aramaktadır. Yazar, ülkemizde bu alana karşı olan ilgisizliği, “Osmanlı tarihçileri sadece çocuklar değil onlarla ilişkili olan aileler ve toplum hakkında da önemli ipuçları verebilecek bu alanı görmezden geldiler. Osmanlı tarihçiliğinin Türkiye ve dünyadaki gelişimi karşısında, çocukluğun tarihine gösterilen ilginin azlığı, bu alanın üvey evlat muamelesi gördüğü izlenimi uyandırmaktadır” sözleriyle haklı olarak tenkit etmektedir.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Mart 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 |