ve Türkler ÖzBu makale, Gazavât-ı Hayreddin Paşa adlı eserde, daha doğrusu bu eserin Hayreddin’in Cezayir’i bir süreliğine terk edip Cicelli’ye gitmesiyle biten ilk bölümünde geçtiği şekliyle “Araplar” ve “Türkler” ile ilgilidir. Türkler’in Magrib’e yerleşmesinin başlarında, onal- tıncı yüzyılın ikinci on yılındayız. Takriben yirmi yıl sonra, sultanın emriyle ve daha geniş bir Osmanlı okuyucu kitlesine ulaşmak üzere yazılmış, ancak aynı zamanda Hayreddin ve onun yoldaşlarının şahsi hatıralarına dayanan bu kronik, bizim için hem yerlileri hem de fatihleri mercek altına alması nedeniyle çok ilginç bir metindir. “Araplar” ve “Türkler” –ki, bu terimler metnin kullandığı ifadelerdir– farklılıklarının gayet bilincinde olan, bilinçli ve oldukça güçlü bir etnikçi akla sahip birbirinden farklı iki ayrı grup oluşturuyorlar. En azından Gazavât’ın yarattığı izlenim bu. Özellikle dikkat çekici bir nokta, “Türkler”in ahlaksızlıklarıyla olmasa da ahlaki zayıflıklarıyla karakterize edilen “Araplar”a karşı (eğer bir hor görme değilse) bir tür tenezzül etme yaklaşımıyla davranmaları: Barbaros kardeşlerin Magrib’de bir türlü kabul edilememelerini aks ettiren emperyalist ve kolonyal bir vizyon
Araplar ve Türkler onaltıncı yüzyılda Magrib Barbaros Hayred
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 40 Sayı: 40 |