Her milletin “ben” algısı ve bunu ifade şekli kendi kültür havzasında şekillenir. Bireylerin doğup büyüdükleri ve yetiştikleri muhit her konuda olduğu gibi kendilerini ifade biçimlerinde de temel bir etkiye sahiptir. XVII. yüzyılın son yarısı ile XVI-II. asrın ilk yarısında yaşamış ve Osmanlı toplumunun bir ferdi olarak yetişmiş olan Hasan Esîrî de (ö. 1731-32’den sonra) bize bu konuda malzemeler sunan yazarlardandır. Gerek hayatı gerekse de kaleme aldığı genel bir tarih ve coğrafya kitabı olan Mi’yârü’d-Düvel ve Misbârü’l-Milel adlı eseriyle ilgi çekici bir şahsiyet olan Esîrî, bu eserinde kaynaklardan topladığı bilgilerin yanında yeri geldikçe gördüklerini, başından geçenleri ve edindiği tecrübeleri “bu hakîr” veya “bu fakîr” gibi ifadelerle paylaşmıştır. Eser başından sonuna kadar bir “ben-anlatısı” olmadığından söz konusu hususlar daha çok satır aralarında izlenebilmektedir. Bu makalede Hasan Esîrî’nin kendisini anlattığı notlardan yola çıkılarak hem karakteri hem de görüştüğü kişiler bağlamında ben anlatısına dair ipuçları yakalanmaya çalışılacaktır.
Hasan Esîrî Mi’yârü’d-Düvel ve Misbârü’l-Milel Ben-Anlatısı Esaret.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Osmanlı Düşünce Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 64 Sayı: 64 |