ABD kuruluşundan
sonra ulusal bütünlüğünü ve güvenliğini sağlayarak gücünü arttırmaya odaklanmış
ve bu nedenle izolasyonist bir dış politika benimsemiştir. Süreç içerisinde,
önce kıta üzerinde hâkimiyet sağlamaya çalışmış, daha sonra 1898 İspanya
Savaşı’yla dışarı açılmaya başlamıştır. ABD’nin bir dünya hegemonu olma
yönündeki gücü ise, ilk olarak I. Dünya Savaşı’nda kendini belli etmiştir.
Fakat savaş sonrasında ABD izolasyonist çizgisine geri dönmüştür. II. Dünya
Savaşı sonrasında ideolojik kutuplaşmanın bir sonucu olan Soğuk Savaş’ın
dayattığı konjonktürel şartlar nedeniyle, bu sefer, ABD’nin gelenekselleşmiş
izolasyonist politikasını sürdürmesi mümkün olmamıştır. SSCB’nin dağılmasından
sonra ABD, Yeni Dünya Düzeni kuruculuğu ile tüm dünyada etkili olmaya devam
edeceğini, dolayısıyla hegemonyasını ilan etmiştir. Bundan sonraki dış politika
çıktılarının şekli ve söylemi değişmekle birlikte, temelde bu motivasyonunda
bir değişiklik olmamıştır. Bu bağlamda bir kırılmaya neden olduğu şeklinde
geniş bir kanı oluşturan 11 Eylül saldırıları, esasında ABD’nin dış
politikasında bir değişiklik yaratmamıştır. Aksine Soğuk Savaş’tan sonra
ABD’nin ortadan kalkan ideolojik düşmanının yerine, yeni düşmanı, terörü ikame
etmiştir. ABD bu muğlak düşman üzerinden geliştirdiği söylem ve sloganlarla,
Afganistan ve Irak gibi çıkarlarına ters düşen odaklardaki müdahalelerini
meşrulaştırmaya çalışmıştır. Zira ABD 11 Eylül saldırılarının ardından, bu
saldırıların asıl nedenini anlamak için bir öz eleştiri yapmaktan ziyade, saldırıları
hegemonyasını tahkim etmek için meşruiyet yaratma amacıyla kullanmıştır.
After the founding
of the USA, it has focused on increasing the power by providing national integrity
and security and thus it has adopted an isolationist foreign policy. In the process,
first it has worked to ensure dominance on the continent, then it has began toopen
out of the continent with theWar of Spanish in 1898. The force in direction of becoming a world hegemon of the USA, for the first time, has manifeted itself
in World War I. However, after the war, it has returned to the isolationist line.
In the aftermath of World War II, that have not been able to continue with
the traditional policy of the USA due to cyclical conditions imposed by Cold War
which is result of ideological polarization. After the dissolution of the USSR, the USA has declared that will continue to be
effective all over the world, in the other words its hegemony, as the founder
of New World Order. After this, shape and discourse of outcomes of its foreign policy
vary although there has not been a change in the motivation basically. In this context,
11 September attacks forming widespread opinion that it was a cause breakage
has not created a change in foreign policy of USA in substance. On the contrary,
the attacks has brought the new enemy terror instead of disappeared ideological
enemy of the USA after Cold War. ABD has tried to legitimizeits involvement in
places which are contrary to USA interests, like Afghanistan and Iraq, with slogans
and rhetorics that developed over this vague enemy. As a matter of fact, after the 11 September attacks USA has
used the attacks for the purpose of creating a legitimacy to consolidate the hegemony
rather than making a self-criticism to understand the root cause of the attacks.
Konular | Ekonomi |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Ekim 2017 |
Gönderilme Tarihi | 4 Ağustos 2017 |
Kabul Tarihi | 29 Eylül 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 10 Sayı: 4 |