The Zionist plan of establishing a national homeland by gathering Jews from all over the world in the land of Palestine has drawn the reaction of the Papacy from the very beginning. However, the Papacy’s attitude towards Zionist demands and challenges has varied within the framework of the global political atmosphere, the actual situation in the region and the theological transformation within the Church. Thus, Papal policy towards the Holy Land against the Zionist ideology has shifted from the traditional belief in permanent Jewish exile to, at minimum, the internationalization of Jerusalem and the preservation of its religious identity. It has also evolvedfrom the official recognition of the State of Israel to an emphasis on safeguarding the dignity of holy sites and ensuring the Church’s rights. In this context, the Papal attitude towards the Zionist ideology, which began just before the first Zionist Congress, manifested itself as an absolute opposition to the immigration of Jews to the Holy Land on theological grounds. In this period, the Papacy not only took internal measures against Zionist activities, but also reached out France, the protector of the Christians in the region, and the Ottoman Empire, which ruled the region. This uncompromising attitude of the Papacy continued throughout the period of the British takeover of Palestine in 1917 and later the mandate administration. However, with the shifting global balance after World War II and the widespread discourse on the Holocaust, the Papal position has gradually changed. Of course, the emergence of America as a superpower in the post-war period and the support of Zionism by the successive American administrations played a significant role in this shift. In addition to the establishment of the State of Israel and the subsequent geopolitical developments in the region, Pope Paul VI’s visit and the theological shifts within the Church, such as the decisions of the Second Vatican Council, led to a slight softening of the Papacy’s stance. Henceforth, the Papacy began to raise issues such as the preservation of holy sites, free access to holy sites for all faiths, and the rights and authority of religious communities. This indecisive policy of the Papacy has been seen as a result of political or conjunctural challenges. Nevertheless, the Papacy has never abandoned its demands concerning an independent Palestinian state and the status of Jerusalem and has expressed them on various platforms. This study examines the Papal policy toward the Holy Land, particularly Jerusalem, in response to Zionist aims and activities from the late nineteenth century to the present day.
XIX. yüzyıl sonlarında etnik milliyetçilik eksenli seküler bir hareket olarak doğan Siyonizm’in dünyanın farklı bölgelerindeki Yahudileri Filistin topraklarında toplayarak (aliyah) burada ulusal bir yurt kurma planı daha en başından Papalığın tepkisiyle karşılaşmıştır. Ancak Papalığın Siyonizm’in talep ve meydan okumaları karşısındaki tutumu küresel siyasi atmosfer, bölgede oluşan fiili durum gibi reel politik yanında II. Vatikan Konsilinin (1962-65) yayımladığı Nostra Aetate kararnamesinde de ifadesini bulduğu şekliyle Kilise içerisindeki teolojik dönüşüm çerçevesinde inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Buna göre Siyonist ideoloji karşısında Papalığın kutsal topraklar politikası geleneksel daimî Yahudi sürgünü anlayışından en azından Kudüs’ün uluslararası statüye alınıp dinî kimliğinin korunmasına, İsrail devletinin resmen tanınmasından kutsal mekânların saygınlığı ve Kilisenin bölgedeki hak yetkilerinin garanti altına alınmasına varıncaya değin geniş bir yelpazede değişim göstermiştir. Bu bağlamda 1897 yılı ağustos ayı sonlarında Basel’de toplanan ilk Siyonist kongrenin hemen öncesinde başlayan Papalığın Siyonist ideolojiye yönelik tavrı Yahudilerin kutsal topraklara göçüne teolojik gerekçelerle ve mutlak bir karşıtlık şeklinde kendisini göstermiştir. Bu dönemde Papalık, Filistin toprakları üzerinde ulusal bir yurt arayışında olan Siyonist faaliyetlere yönelik kendi içinde bazı girişimlerde bulunduğu gibi bölgedeki Hıristiyanların hamisi konumundaki Fransa ve bölgeyi elinde bulunduran Osmanlı Devleti ile de iletişime geçmiştir. Papalığın bu tavizsiz tutumu, Filistin topraklarının 1917 yılında İngiltere tarafından ele geçirilerek akabinde manda idaresinin kurulduğu dönem boyunca da devam etmiştir. Ancak II. Dünya Savaşı ve sonrası değişen dengeler ve tedavüle sürülen Holokost söylemleri ile Papalığın tutumu tedricen değişime uğramıştır. Elbette burada savaş sonrası dönemde Amerika’nın bir süper güç olarak ortaya çıkması ve mevcut Amerikan yönetimlerinin de -günümüze kadar geldiği şekliyle- Siyonizm’i desteklemesi çok etkili olmuştur. 1948 yılında İsrail devletinin kurulması ve sonraki süreçte bölgede yaşanan jeo-politik gelişmeler yanında Papa VI. Paul’ün bölgeyi ziyaret etmesi, II. Vatikan Konsili kararları gibi Kilise içindeki teolojik değişimlerle başlayan kısmi yumuşamayla Papalık Kudüs’ün kutsallığı, kutsal mekânların muhafazası, her din mensubunun buralara serbest erişimi, her bir dinî cemaatin hak ve yetkileri gibi hususları dillendirmeye başlamıştır. Papalığın bu kararsız politikası siyasi veya konjonktürel zorluk ve zorunluluklarından kaynaklanan bir durum olarak görülmüştür. Yine de Papalık bağımsız bir Filistin devleti ve Kudüs’ün statüsüne dair taleplerinden de hiçbir zaman vazgeçmemiş ve bunları çeşitli platformlarda dile getirmiştir. Bu makalede XIX. yüzyıl sonlarından günümüze Kitab-ı Mukaddes topraklarında Siyonist faaliyetlerden kaynaklı yaşanan gelişmelere yönelik katolik endişe, Papalığın başta Kudüs olmak üzere kutsal topraklara yönelik politikası ve yürüttüğü diplomasi ele alınacaktır.
Dinler Tarihi Kutsal Topraklar Papalık Vatikan Siyonizm Kudüs
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Hrıstiyanlık Araştırmaları |
| Bölüm | Makaleler |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 25 Mart 2025 |
| Kabul Tarihi | 4 Haziran 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 7 Sayı: 1 |