Isauria Bölgesi’nin güneyinde, Pamphylia, Pisidia ve Dağlık Kilikia
Bölgeleri’nin sınırındaki antik yerleşimlerden biri olan Dibektaşı, İç Anadolu’yu
Akdeniz’e bağlayan yol güzergahları üzerinde önemli bir konumda yer almaktaydı.
Söz konusu konumu nedeniyle Dibektaşı antik yerleşimi, Isauria Bölgesi’nin kalbi
olarak nitelendirilmiştir. Günümüzde genel olarak Antalyalı göçerler tarafından
kullanılan bir yayla olan Dibektaşı’nda yıllardır devam eden kaçak kazılar nedeniyle, T. B. Mitford tarafından tapınak olabileceği belirtilen kesme blok taşlardan inşa
edilmiş yapı haricinde mimari kalıntı görmek mümkün değildir. Bununla birlikte
çok sayıda ostothek gövde ve kapağı ile bazı mimari parçaları hala arazinin çeşitli
noktalarında, yayla evlerinin duvarlarında ve çeşmelerde görebilmek mümkündür.
Ostotheklerin bulunduğu bu alanda bir de basamaklı kaya anıtı yer almaktadır.
Dibektaşı’nda farklı zamanlarda çalışmalar yapmış olan araştırmacıların
tamamı bu kaya anıtını, Kybele kültünün bölgedeki temsilcilerinden birisi olarak
yorumlamıştır. Frig basamaklı sunakları ile birlikte değerlendirilen bu kaya anıtı
bazı uzmanlarca M.Ö. 6. yy civarına tarihlendirilmiştir.
Anıt, özellikle doğal kayanın traşlanması ile oluşturulan basamaklı düzenlemesi ile araştırmacıların vurguladığı gibi Frig kökenli basamaklı sunaklarla benzerlik
içindedir. Ancak basamaklı kaya anıtındaki bazı detaylar dikkate alındığında anıtın
kült alanı olamayacağı anlaşılmaktadır. Bu detaylardan ilki, 2 numaralı anıt üzerinde yer alan bir teknedir. Bazı araştırmacılar, anıt üzerindeki bu düzenlemenin
sunu amaçlı olduğunu iddia ederken bazıları Frigya basamaklı sunaklarındaki
gibi taht olduğunu belirtmiştir. Ancak bu düzenleme aslında bir kaya ostotheğidir. Basamaklarla yükseltilmiş kaya ostothekleri, lahitler ve khamosorionlar hem
Isauria Bölgesi’ndeki yerleşim birimlerinden hem de diğer bölgelerdeki merkezlerden bilinmektedir. Anıtın basamaklı sunaktan ziyade bir mezar olduğunu gösteren
diğer önemli detay anıt üzerinde bulunan üç kabartmadır. Kabartmalardan iki
tanesinin Medusa olması ise anıtın mezar olabileceği fikrini doğrudan destekleyen
önemli bir kanıttır. Diğer kabartmanın da bir süvari olması ve bu figüründe medusa
gibi bölgedeki kaya mezarları ve ostothek gövdelerinde sıklıkla karşımıza çıkması anıtın mezar olabileceği düşüncesini destekleyen bir başka unsurdur. Farklı bölgelerde tespit edilen basamaklı sunakların hiçbiri üzerinde böylesi kabartmalar
görülmemektedir. Kabartma olan örneklerin hemen hepsi Frigya Bölgesi’nden olup
buradaki kabartmaların da tamamen Kybele kültü ile ilişkili oldukları görülmektedir. Ana kayanın tıraşlanması ile oluşturulan basamaklar, anıtın mezar olabileceği
konusunda soru işaretleri yaratabilir. Ancak Isauria, Lykaonia, Lykia, Frigya ve
Karia Bölgeleri’nde tespit edilen, basamaklarla yükseltilmiş mezar örnekleri bu
soru işaretlerini ortadan kaldırmaktadır.
Tüm bu unsurlar dikkate alındığında basamaklı kaya anıtı, burası hakkında
değerlendirmelerde bulunan araştırmacıların aktardığı gibi ana tanrıça kült alanı
olmayıp, olasılıkla bir Roma askeri için yapılmış bir kaya ostotheğidir.
Dibektaşı, an ancient settlement located in the south part of the Isaurian Region
on the borders of Pamphylia, Pisidia, and the mountainous Cilicia regions, was an
important point on the routes connecting central Anatolia to the Mediterranean.
Because of its central location, the ancient Dibektaşı settlement is considered to
be the heart of the Isaurian Region. Today the region is inhabited by nomads from
Antalya, Dibektaşı. Due to illicit excavations over the years, none of the architectural structures remain, with the exception of some blocks which T. B. Mitford
considered to be the remains of a temple. The remains of several ossuaries and
their lids as well as few other architectural elements built into the walls of mountain
houses and fountains have been found. In this area, where ossuaries are most commonly found, is the remains of a stepped-rock mounment.
Archaeologists conducting studies in Dibektaşı have all interpreted this rupestral monument to be related to the Cybele cult in the region. By comparison
with Phrygian stepped altars, this monument has been generally dated to the 6th
century B.C. The stepped structure, formed by the trimming the natural rock, is
similar to the stepped altars of Phrygia. However, some details on this stepped-rock
monument suggest that it is not a cult area. The first one of these details is a basin
located on the monument number 2. While some scholars interpret this feature of
the monument as a container for ritual offerings, others suggest that it is a throne
as seen in the Phrygian stepped altars. However, this feature is actually an ossuary. Rock ossuaries, tombs, and chamosoria with raised steps are known from the
settlements in the Isaurian Region and elsewhere. Another significant detail which
demonstrates that this monument is a grave rather than a stepped altar are the
three reliefs on the monument, not found on any of the other stepped altars in the
region, but which are characteristic of funerary architecture. The fact that two of these reliefs represent Medusa supports the notion that this monument is actually a
grave. The third relief depicts a cavalry scene; horsemen and cavalry are commonly
depicted on rock graves and ossuaries in the region, and such relief scenes have not
been observed on any of the other stepped altars found locally or elsewhere. Most
of all of the relief examples are from Phrygia, and are interpreted to be related to
the Cybele cult. Formed by the trimming of the bedrock, the steps might raise the
question as to whether the monument could be a grave. Nonetheless, the grave
examples with raised steps, as seen in the Isaurian, Lychaonian, Lykian, Phrygian,
and Karian Regions, eliminate the possible question marks.
The evidence of the ossuary and the relief subjects suggest that the stepped
rock monument is probably not an altar to the mother goddess, but a rock-cut tomb
potentially built for a Roman soldier
Isauria Stepped Altar Grave Rock-cut Ostotheke Medusa Cavalier.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mayıs 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Sayı: 23 |