The meanings we attach to opinion and truth differ as to our ever-increasing resources and capabilities of perceiving ourselves and the world around us. The more and richer we use this resources and capabilities, the better we perceive ourselves and the world around us. It is this process that produces more or less radical change in culture, which includes religion apart from other things. The Age of Enlightenment is the most remarkable example of this radical change. Men of the Middle Ages and the Muslim Thinkers of old and new regard the material world as transient and imaginary, from which we only get opinions pointing to the so-called true world, i.e. the world beyond, and the truth lies in the otherworldly sphere as absolute concepts. After the Age of Enlightenment in the West and with Ataturk’s cultural revolution in Turkey, this world conception underwent a Copernican revolution, i.e. true and false or absolutely imaginary exchanged their places. If we are in a position to produce a new theology today, we must take notice of this revolutionary change and make God close to us as the neverending world processes open to our perception in proportion to the realisation and increase of our resources and capabilities which enable us to get only a partial glimpse of this neverending processes or God. Prophets and all the revolutionary personalities are the men who caught such glimpses on their parts. These glimpses change, sometimes radically, and are corrected through time with the accumulation of knowledge and the increase of human resources and capabilities.
Sanal ve gerçeğe iliştirdiğimiz anlamlar kendimizi ve çevremizdeki evreni al-gılama olanaklarımız ve yeteneklerimizin sürekli artmasıyla değişiklik gösterir. Bu olanaklar ve yetenekler ne denli çok ve zengin olursa, kendimizi ve çevre-mizdeki evreni daha iyi algılarız. İşte bu süreç, başka ögelerin yanısıra dinin de yer aldığı kültürde meydana gelen az ya da çok köklü değişimi gerçekleştirir. Aydınlanma Çağı bu köklü değişimin en çarpıcı örneğidir. Ortaçağın insanları ve eski ya da yeni Müslüman düşünürler çevremizdeki evreni geçici ve sanal bir evren olarak görürler ve bizim bu evrenden gerçek evren olduğunu iddia ettikleri öteki dünyaya işaret eden yalnızca sanılar elde edebileceğimizi, gerçeğin öteki dünyada saltık kavramlar olarak bulunduğunu düşünürler. Batıda Aydınlanma Çağından sonra ve Türkiye’de Atatürk ve arkadaşlarının başlattığı kültür devrimiyle birlikte, anılan bu dünya görüşü bir Kopernik Devrimi yaşadı; bir başka deyişle, gerçek ve gerçek olmayan ya da saltık anlamda sanal yer de-ğiştirdi. Eğer biz bugün yeni bir Tanrıbilim (Kelam) oluşturacaksak, bu devrimsel de-ğişimi dikkate almamız ve Tanrı’yı olanaklarımızın ve yeteneklerimizin ger-çekleşmesine ve artmasına bağlı olarak algılayışımıza açık, hiç duraksamayan bu dünyalık süreçler olarak görmemiz ve sürekli gerçekleşen ve artan olanak ve yeteneklerimizin bu süreçlerin yalnızca parçalı görüntülerini bize sunabileceğini kabul etmemiz gerekmektedir. Peygamberler ve bütün devrimci kişilikler kendi paylarına bu parçalı görüntüleri yakalamada rol alan kimselerdir. Bu görüntüler zaman içinde bilgi birikimi, beşeri olanak ve yeteneklerin artmasıyla, zaman zaman köklü bir biçimde olmak üzere, değişikliğe uğrar ve düzeltilir
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ağustos 2004 |
Gönderilme Tarihi | 2 Kasım 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2004 Cilt: 16 Sayı: 16 |