Osmanlı merkez topraklarında asırlarca kaza ve iftâda resmi mezhep olarak Hanefi mezhebinin görüşleri tatbik edilmiştir. 19. yüzyılda hukukta Batılılaşmayla birlikte fıkhın kanunlaştırılması gündeme gelmiş ve Mecelle kanun metni olarak hazırlanmıştır. Mecellede sadece Hanefi mezhebinin müftâbih görüşlerinden yararlanılmış, zayıf olarak kabul edilen Züfer’in bir görüşü kanun metnine dâhil edildiği için heyet başkanı Ahmed Cevdet Paşa görevinden uzaklaştırılmıştır. Buna paralel bir biçimde gerek fıkhın kanunlaştırılmasında gerekse diğer fıkhî meselelerde dört mezhepten yararlanma hatta bir ileri safhaya gidilerek telfik yapılması gündeme gelmiştir. Böyle bir tartışma ortamında ilmiyeden yetişen ve çeşitli görevlerde bulunan Tevfik Efendi, Meclis-i Tedkikat-ı Şer‘iyye komisyonunda aza olan Münîb Efendi’den taklidle ilgili bir risale kaleme almasını ister. Münîb Efendi, Tevfik Efendi’nin talebine olumlu cevap vererek taklidle ilgili bir metin telif eder. el-Kavlü’s-sedîd fî ahkâmi’t-taklîd isimli risalesinde Münîb Efendi taklid, ve telfik tartışmalarını ele alır. O, risalesinde asırlardan beri fıkhî çoğulculuğun kaza ve iftâda tatbik edildiği Arab coğrafyasındaki tartışmaları irdeler. Risale mezhepler arası intikal, ruhsatlara tabi olma, zayıf görüşle amel etme ve telfik konularını kapsar. Münîb Efendi, Hanefi mezhebi içerisinde 11./17. ve 12./18. yüzyıllar arasında telfîke karşı güçlü bir muhalefete rağmen telfîkin cevazını savunur ve bu konuda pek çok delil getirir. Münîb Efendinin bu bağlamda literatüre katkısı, telfîkin cevazıyla ilgili deliller geliştirmesi ve özellikle Hanefi mezhebi içerisinde telfîke olumsuz bakan âlimlerin delillerini eleştirmesidir. Münîb Efendi kişinin bireysel olarak amellerinde yaptığı telfikle kaza sistemindeki hukuki çoğulculuğu birbiriyle mukayese eder. Bizim bu çalışmadaki amacımız Münîb Efendi’nin risalesini iç ve dış bağlamdan hareketle belli bir zemine oturtarak müellifin muhatap kitlesine dair bazı tespitlerde bulunmak, özellikle Osmanlı merkez topraklarında tek mezhepli yapıdan çoklu mezhep anlayışına geçiş sürecinde buna katkı sağlayan bir metni analiz etmektir.
Makalemi okuyarak katkıda bulunan Dr. Shahin KHANJANOV'a, Furkan DEMİR'e, Osman Said EVDÜZEN'e, Sefer KORKMAZ'a ve Tolga ÇETİNKAYA'ya teşekkür ederim.
In the Ottoman central lands, the views of the Hanafī School were applied as the official school of law in jurisdiction and iftâ for centuries. With the westernization of law in the 19th century, the codification of fiqh became the main issue, and the Majalla was prepared as the text of the law. In the Majalla, only the muftā bih views of the Hanafī School were used, and the head of the delegation, Ahmed Cevdet Pasha, was dismissed because he used an opinion of Züfer, which was considered weak. In the meantime, the canonization of Islamic Law (fiqh) and the utilization of the views of the other three schools of laws (madhhab) were considered. It was even discussed to bring together different views of different schools of law; in other words, talfiq. In such a discussion environment, Tevfik Affandi, who was educated in the Ottoman hierarchy of the intelligentsia (‘ilmiyye) and held various positions, asked Munib Affandi, who graduated from Al-Azhar and worked as an emendator (musahhih) in the printing house, to write a treatise on taqlid. Munib Affandi accepted this proposal and wrote an essay about taqlid. His treatise is named as Al-Qavlu’s-Sadîd fî Ahkâmi’t-Taqlîd. In this treatise, he deals with the debates in the Arabian countries, where legal (fiqh) pluralism was being applied in qada and ifta' for centuries. His treatise contains the issues of transferring opinions between schools (intiqal), tatabbu‘ al-rukhas, talfiq, and the practice with a weak opinion. Despite the strong opposition in the Hanafī School of law against talfiq between the 17th and 18th centuries, he defends the validity of talfiq and brings many evidences to this subject. His contribution to the literature in this context is that he develops evidence about the permissiveness of talfiq and criticizes the evidence of scholars, especially within the Hanafī School, who view talfiq negatively. Our aim in this study is to make some determinations about the addressee group of the author by placing Munib Affandi's treatise on a particular ground and analysing it from the internal and external context. In addition, we aim to analyse a text that contributes to the transition from a single-school structure to a multi-school understanding in the Ottoman central lands.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 14 Eylül 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 53 |