The concept of
propaganda is not as easy to define as it is usually assumed because it is not
something very explicit. The main function of propaganda is to make a mass believe
a certain opinion and unite it around that. There are no individuals in the target
of propaganda. Its purpose is to attract the attention of its target mass and to
influence it. That’s why, it hasn’t got much to do with the mind and intelligence.
On the contrary, it has to use a plain language and to adress the emotions of
the target mass as much as possible. The level of achievement of propaganda
depends on a large scale on how much successful it is in forming the general viewpoint
and particularly impressing the emotions of the crowd in target. The only goal
here is to achieve the goal in some way as soon as possible. To shed light on
the essence of propaganda, it can be said that it means affecting the feelings and
actions of the mass deeply through the manipulation of specific ideas and discourses.
The purpose of this article is to offer a considerable amount of information so
as to clarify the relation between the concept of propaganda and ethics in
general. Nowadays, in democratic, technological, post-industrial information society,
propaganda seems to be more systemic, furtive and insidious. The new instruments
of mass media such as advertising, public relations, perception management, and
other tools of persuasion are much more propagandistic than the tools used by totalitarian
dictators of days gone by. The thing that has changed owing to propaganda
through time is this alone. In this article, the question “Is there any place for
ethical concern in propaganda?” was discussed at full lenght. Besides, the study
was prepared and written by means of the method of literature review.
Her zaman biraz gizli,
kapalı ve sinsice bir durum olması nedeniyle, propaganda kavramını tanımlamak
sanıldığı kadar kolay değildir. Propagandanın temel işlevi belirli bir görüşü
anlatıp benimsetmek ve o görüş etrafında olabildiğince kalabalık bir taraftar
kitlesi oluşturmaktır. Propagandanın hedefinde bireyler yoktur. Onun amacı, hedefindeki
kitlenin dikkatini çekmek, onu etkilemek ve yönlendirmektir. O yüzden anlaşılır
bir dil kullanmak ve akıldan ziyade duygulara hitap etmek zorundadır.
Propagandanın başarı düzeyi, içeriğinin yalınlığı ve kitlenin duygularını ne
kadar harekete geçirdiğine bağlıdır. Tek amaç, hedefe bir şekilde ulaşmaktır.
Propagandayı özetlemek gerekirse, belirli düşünce ve söylemlerin manipülasyonu
yoluyla kitlenin davranışını etkileme tekniği olduğunu söylemek yerinde
olacaktır. Bu makalenin amacı, propaganda kavramı ile etik kaygı ve kurallar
arasındaki ilişkiye ışık tutmaya yarayacak miktarda bir bilgi demeti
sunabilmektir. İçinde yaşadığımız demokratik, teknolojik ve post-endüstriyel
toplumda, propagandanın eski örneklerine kıyasla daha sistemik, kurnazca ve sinsice
işlediği kesindir. Kitle iletişiminin
yeni araçları olan reklamcılık, halkla ilişkiler, algı yönetimi ve diğer bazı
araçların, kitlelerin iknası konusunda eski zamanların diktatörlerinin
kullandığı geleneksel araç ve yöntemlerden çok daha etkili olduklarında hiçbir
kuşku yoktur. Geçen onca zaman içinde, propagandanın işleyişi ile ilgili olarak
değişen tek şey budur. Literatür taraması yöntemiyle hazırlanmış olan bu
makalede, “Propagandada etik kaygı ve kurallara yer var mıdır?” sorusu masaya
yatırılmış ve olgunun özüne odaklanılarak yeterince ayrıntılı bir biçimde
tartışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2019 |
Kabul Tarihi | 25 Eylül 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 13 Sayı: 19 |