Starting from the second half of the 18th century, Ottoman politicians, who saw that the state was lagging behind the developed countries of the West in terms of military, economic, and technological aspects, understood that the way out of this situation depended on radical reforms. To this end, they initiated the transfer of Western technology. Reforms were also made in civil and military institutions. Commissions and assemblies were established to supervise the imple-mentation of laws. This situation ensured a participatory understanding based on negotiation in state organs. This study focuses on the deliberative assembly established within the naval forces of the Ottoman Empire. The institution, which was established in 1840 under the name Meclis-i Bahriye, was renamed Şûrâ-yı Bahriye in 1877. Although there are studies on the period up to this date, there is no study on the institution's institutional structure, working procedures, and activities from 1877 to 1914, when it was abolished. This article will seek answers to the questions of the effect of the assembly on the decision-making and implementation processes in the navy during the period in question and how this changed over time.
Naval Council Ministry of Navy Ottoman Navy Naval Forces Ottoman Empire
18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı’nın gelişmiş ülkeleri karşısında askerî, ekonomik ve teknolojik olarak devletin geri kaldığını gören Osmanlı devlet adamları bu durumdan çıkışın yapılacak köklü reformlara bağlı olduğu kanaatindeydiler. Nitekim bu düşünceden hareketle Batı teknolojisinin transferi gündeme geldi. Aynı zamanda sivil ve askerî kurumlarda bazı reform hareketleri başlatıldı. Reformların prensipler ve kurumlar üzerinden yapılmasının önemi kavran-dığından öncelikle bunun icrası ve kontrolü amacıyla komisyon ve meclisler teşkil edildi. Bürokra-side ve toplumsal hayatta köklü değişimlerin ortaya çıkmasını da sağlayan bu durum devlet organlarında müzakere odaklı katılımcı bir anlayışın yerleşmesine zemin hazırladı. Merkez ve taşra organizasyonundaki bu çalışmalar içerisinde merkezde nezaretlerin teşkili ve bunların bünyesinde müzakere ve karar alma meclislerinin oluşturulması askerî kurumlar için de söz konusu oldu. Bu araştırmada devletin askerî teşkilatının önemli bir unsuru olan deniz kuvvetleri (Kaptan-ı Deryâlık/Bahriye Nezareti) bünyesinde teşkil edilen meclis üzerinde duruldu. 1840 yılında Meclis-i Bahriye olarak teşkil edilen bu müessesenin adı 1877 yılında Şûrâ-yı Bahriye olarak değiştirildi. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra ise adı Şûrâ-yı Âlî-i Bahrî oldu. Zamanla isim değişikliğine uğrasa da aynı fonksiyonla görevini icra eden bahriyenin bu en önemli müzakere ve karar alma organının Meclis-i Bahriye adıyla faaliyet gösterdiği döneme dair çalışmalar mevcut olmakla birlikte Şûrâ-yı Bahriye adını aldığı dönemden lağvedildiği. 1914 yılına kadar olan süreçteki kurumsal yapısı, çalışma usulü ve faaliyetlerine dair bir araştırma mevcut değildir. Bu makalede söz konusu tarih aralığında Şûrâ-yı Bahriye’nin karar alma ve uygulama süreçlerine etkisi ve zamanla bunun nasıl bir değişime uğradığı sorularına cevap aranacaktır.
Şûrâ-yı Bahriye Bahriye Nezareti Osmanlı Denizciliği Deniz Kuvvetleri Osmanlı Devleti.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Osmanlı Merkez Teşkilatı, Yakınçağ Osmanlı Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | |
Gönderilme Tarihi | 18 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 2 Ocak 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 25 |
İndeksler / Indexes
SCOPUS, TÜBİTAK/ULAKBİM TR DİZİN [SBVT]
INDEX COPERNİCUS [ICI], ISAM, SOBIAD, İdealOnline ve Scilit tarafından dizinlenmektedir.
Dergimizde yayımlanan makaleler, aksi belirtilmediği sürece, Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası (CC BY 4.0) ile lisanslanır. Dergiye yayımlanmak üzere metin yollayan tüm yazar ve çevirmenlerin, gönderdikleri metnin yegâne telif sahibi olmaları ya da gerekli izinleri almış olmaları beklenir. Dergiye metin yollayan yazar ve çevirmenler bu metinlerin CC BY 4.0 kapsamında lisanslanacağını, aksini sayı editörlerine en başında açıkça beyan etmedikleri müddetçe, peşinen kabul etmiş sayılırlar.