İnsanlık var olduğu andan itibaren bir şeyler inanma ve bağlanma
duyguları ile birlikte yaşamış, inanç ve inanma, olmazsa olmaz bir olgu olarak
onunla hep var olmuştur. Bu olgu, toplum ve fertler arasındaki ilişkileri
düzenlemiş, bunu bazen yasal ve dini yaptırımlarla, bazen de sosyal
yaptırımlar da gerçekleştirmiştir. Sosyal yaptırımlar, yazılı olmamakla
birlikte varlıklarını toplumla sürdüren ve toplum fertleri tarafından uyulması gereken gelenekler ve görenekler diye de
adlandırabileceğimiz örf, âdet, teamül, anane gibi sosyal normlardır. Her
toplum, toplumsal varlığını devam ettirebilmek için bunlara
değer vermiş, muhafaza edip yaşatmıştır. Nesillerden nesillere aktarılarak varlığını
devam ettiren örf, âdet, gelenek ve görenekler içinde halk inanışları da önemli
bir yer işgal etmiştir. Dini inanışlarının yanında, halk arasına yerleşmiş ve
canlılığını koruyan inanışlar halkın içerisinde yaşatılarak bunlara dini anlam
taşıyan anlamlar yüklenmiştir. Bu inanışlar, din olmamakla birlikte kesin
olarak din olgusundan da ayrılmayan, bazen de din ile iç içe yaşayan ve dini
isimlendirmelerin halka göre algılanış ve hayata geçiriliş biçimi olmuştur.
Tamamını Oğuz Türklerinin Çepni Boyundan insanların oluşturduğu Tirebolu
İlçesinde de halk inanışları yakın zamana kadar toplumsal hayatın vaz geçilmez
bir parçası olarak varlığını sürdürmüştür. Yaşmaklı Kıranı (Tepesi) efsanesi,
Mayıs Yedisi denilen 20 Mayıs'ta denizde taş dönerek dilek tutmalar, mezarlık bölgelerinde görülen hortlaklar,
yeni doğmuş bebeğin ciğerini yiyen cadılar, değirmen ve pınarlarda karşılaşılan
ecinniler vb. gibi olgular yakın zaman kadar varlığını devam ettirerek hal
arasında yaşamıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 2 Sayı: 2 |