Enfeksiyon hastalıkları açısından çok fazla riske maruz kalan sağlık çalışanlarının etkin bir şekilde aşılanmasının önemi bilinmesine rağmen hala aşılanma oranlarının düşük seyretmesi dikkat çekicidir. Bu çalışmanın amacı da geniş bir bölgede pek çok hastaya hizmet veren bir üniversite hastanesinin çalışanlarının aşılanma durumlarını ve aşıya karşı tutumlarını belirleyerek uygun yol haritasının çizilmesine veri sağlamaktır. Kesitsel, tanımlayıcı araştırmada gönüllü sağlık çalışanları tabakalı örneklem yöntemi ile belirlenerek sosyodemografik özellikleri, aşılara karşı tutumları, aşılanma durumları kendi bildirimleri ile değerlendirildi. Örneklem grubundaki 436 sağlık çalışanının %58,7’si kadın, %53,7’si evli, %24,5’i hekimdi. Aşılanma hakkında 152’si (%34,9) eğitim almıştı. Hepatit B ve hepatit A’ya karşı bağışık olduğunu bilenler sırasıyla 292 (%67) ve 185 (%42,4) idi ve 210’u (%48,1) son on yılda tetanoz aşısı yaptırmıştı. Her yıl düzenli olarak influenza aşısı yaptıranların oranı %7,8 (n=34) iken, COVID-19 aşısı yaptırma oranı %70,0 (n=305) idi. Sağlık çalışanlarının aşılanmaya karşı ortalama tutum puanı 95,80±13,79 ile olumlu yöndeydi. Üniversite seviyesinde alanlarda (96,52±13,21), almayanlara (92,87±15,69) göre (p=0,028), hekimlerde (98,95±9,78) diğer meslek (94,77±14,73) gruplarına göre aşıya yönelik olumlu tutum artmaktadır (p=0,006). Hekimler arasında ise dahili bölümlerde çalışanlarda (100,52±8,05), cerrahi bölümlerde çalışanlara (92,52±13,50) göre tutum puanının yüksek olması dikkat çekiciydi (p=0,003). Bu çalışma influenza, tetanoz ve tam aşılama hedeflenen COVID-19 aşıları açısından sağlık çalışanlarının etkin şekilde aşılanmadığını göstermektedir. Aşılara karşı tutum puanlarının oldukça yüksek olmasına karşı aşılanma oranlarının düşük seyretmesi risklerin bilinmesine karşı korunma davranışının yeterince içselleştirilmediğini göstermektedir. Bu nedenle çalışmanın sonuçları daha etkin ve davranışa yönelik eğitim ve bilgilendirilmelerin kurumlarda sürekli, zorunlu ve takipli olması gerektiğini düşündürmektedir.
The importance of effectively vaccinating healthcare workers who are at a high risk of infection diseases is known; however, it is still remarkable that vaccination rates remain low. The purpose of this study is to provide data for charting an appropriate roadmap by determining the vaccination status and attitudes towards vaccination among the employees of a university hospital that serves many patients in a large region. In this cross-sectional, descriptive study, voluntary healthcare workers were selected using a stratified sampling method. Their socio-demographic characteristics, attitudes towards vaccines, and vaccination statuses were assessed based on their self-reports. In the sample group of 436 healthcare workers, 58.7% were female, 53.7% were married, and 24.5% were physicians. Regarding vaccination, 152 of them (34.9%) had received education about vaccination. The 67 percent (n=292) and 42.4% (n=185) were aware of their immunity to Hepatitis B and Hepatitis A, respectively. Additionally, 210 individuals (48.1%) had received a tetanus vaccine in the last ten years. The annual influenza vaccination rate was 7.8% (n=34), while the COVID-19 vaccination rate was 70.0% (n=305). The average attitude score of healthcare workers towards vaccination was 95.80±13.79, indicating a positive attitude. Those with a university education or higher (96.52±13.21) had a more positive attitude compared to those without (92.87±15.69) (p=0.028). Additionally, physicians (98.95±9.78) had a more positive attitude towards vaccination compared to other professional groups (94.77±14.73) (p=0.006). Among physicians, it was noteworthy that the attitude score was higher in internal medicine departments (100.52±8.05) compared to surgical departments (92.52±13.50) (p=0.003). This study demonstrates that healthcare workers are not effectively vaccinated for influenza, tetanus, and the COVID-19 vaccines that are targeted for full vaccination. Despite the significantly high attitude scores towards vaccines, the low vaccination rates suggest that the awareness of risks does not translate into sufficiently internalized preventive behavior. Therefore, the results of the study imply the need for more effective and behavior-oriented education and information campaigns in institutions that should be continuous, mandatory, and closely monitored.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Koruyucu Sağlık Hizmetleri |
Bölüm | ORİJİNAL MAKALELER / ORIGINAL ARTICLES |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Ocak 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 46 Sayı: 1 |