Kentler; tarih boyunca uygarlık ve kültürel gelişmenin merkezi olarak tanımlanmış ve içinde yaşayan insanları özgür kıldığı gibi aynı zamanda yeni düşüncelerin hayata geçmesi ve kurumsallaşması adına önemli bir misyon üstlenmiştir.
Kentte yaşamak kentsel davranış kalıplarına uymayı zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk farklı kültür ve hikâyelerin bir arada yaşayabilme mecburiyetinin bir gereğidir. Dolayısıyla kentler kişiyi özgürleştirmek ve yeni imkânlar sunmak gibi fırsatlar sunsa da aynı zamanda toplumsal bütünün uyumlu bir parçası olmak mecrubiyetini de beraberinde getirmektedir. Kişi ve kent arasında yaşanan bu etkileşim karşılıklı olarak sorumluluklar yüklemekte ve “Kent Hakkı” gibi yeni bir kavramın doğmasına neden olmaktadır.
Kentlerimizde yaşanan kimlik arayışı ve kentte yaşamaya başlayan insanların sürekli artan ve çeşitlenen kentsel hakları, hizmet üretmeye çalışan yerel yönetim kurumlarının durumunu zorlaştırmaktadır. Yerel yönetimler, kanunun kendilerine yüklediği hizmetleri yerine getirmenin yanı sıra kent sakinlerini kentli yapmak gibi yeni bir görev tanımıyla karşı karşıyadır. Söz konusu durum sosyal belediyecilik anlayışıyla ve hemşehri hukuku mevzuatı üzerinden aşılmaya çalışılsa da yerel yönetim kurumlarının çözüm arayışı devam etmektedir.
Çalışmamız söz konusu çözüm arayışına yeni perspektifler kazandırmak ve katkı sunmak amaçlıdır.
Anahtar Kelimeler: Kamu Yönetimi, Yerel Yönetimler, Kent Kültürü, Kentlileştirme
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 12 Özel Sayı: 1 |