At the beginning of modern philosophy in the seventeenth century, Descartes established his own metaphysical system strongly on the basis of the existence of God. In his Project, God is an all-knowing, omnipotent, benevolent, non-deceiving and perfect being. However, besides this foundation the philosopher wished to supply an explanation which fundamentally depended on mechanical and mathematical principles. For, all natural phenomenon in the physical world were to be apprehended by appealing to the attributes of matter (length, breadth, depth), which were claimed to be ‘quantity’ and the subject matter of pure mathematics. On the other hand, mental phenomena, Descartes claimed, have a special and different status. For the real component of a human being is the mind, that is, the conscious, thinking self and each person has a simple, transparent and immediate awareness of his own nature. Hence, according to Descartes, mental phenomena do not have any room in the quantifiable world of physics. In the sixth Meditation Descartes arrives at the real asymetry between ‘thinking thing’ and ‘extended thing’ by using at least three different arguments. In this article, after a brief chronological survey of the passages where Descartes develops the hypothesis of the real contradistinction between ‘thinking thing’ and ‘extended thing’ or the thesis that man is a being composed of two substances with diverse natures, I shall try to expose some problematic aspects of the theory.
Descartes Arnauld thinking thing doubt clear and distinct perception indivisibility immortality
17.yüzyıl modern felsefenin başlangıcında, Descartes kendi metafiziksel sistemini esas itibariyle Tanrı’nın varoluşu temeli üzerine dayandırmıştır. Onun projesinde, Tanrı mükemmel, asla aldatmayan, cömert, her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen bir varlıktır. Fakat filozof bu temel yanında esas itibariyle matematiksel ve mekanik prensiplere bağlı bir açıklama da temin etmek istemiştir. Çünkü ona göre, fiziksel dünyadaki bütün doğal olaylar ancak saf matematiğin konusu olan ve ‘ nicelik’ olarak nitelendiren derinlik, genişlik ve uzunluk gibi maddenin öz niteliklerine başvurarak anlaşılabilirdi. Diğer taraftan Descartes, zihinsel olayların farklı ve özel bir statüye sahip olduğunu iddia etmiştir. İnsanın asıl bileşenini oluşturan şey akıl yani bilinçli, düşünen bendir ve her insan düşünen ben olarak kendi doğasının basit, açık ve doğrudan bilincine sahiptir. Bu nedenle onun sisteminde zihinsel olayların, ölçülebilir fiziksel dünya içerisinde hiçbir yeri yoktur. Altıncı meditasyonda, Descartes üç farklı akıl yürütme kullanarak ‘düşünen şey’ ve ‘uzamlı şey’ arasındaki gerçek asimetriye ortaya koyar. Bu makalede, Descartes’in ‘düşünen şey’ ve ‘uzamlı şey’ arasındaki asimetri hipotezini, ya da insan farklı yapılara sahip iki ayrı tözün birleşiminden oluşan bir varlıktır tezini geliştirdiği metinleri kronolojik olarak kısa bir incelemesini yaptıktan sonra, teorinin bazı problematik yönlerini açığa çıkarmaya çalışacağım.
Descartes Arnauld düşünen şey uzamlı şey kuşku açık ve seçik düşünce bölünemezlik ölümsüzlük
Diğer ID | JA64BJ29PJ |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2008 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2008 Sayı: 2 - Yıl: 2008 Sayı: 2 |