As far as philosophical thinking is concerned, human-nature relation is the one that has continued its
existence since ancient times. The underlying reason why ancient philosophers turned to nature was not
to rule over nature but to gain an insight into it. Not keeping their distance from nature, humans, quite the
contrary, chose to integrate with it. However, originating with especially Bacon and Descartes in the 16th
and 17th centuries and formulated by regarding ‘mind’ as the only criterion, this conception – that is, the
scientific worldview – led to a mechanical nature design by completely altering the way humans perceive
both themselves and their circle, and from then on there began a new era when nature is designed and
transformed by ‘mind’. Having emerged in process and also matured under the influence of Rousseau and
Romantics, the ecological arguments re-handled the direction and quality of human-nature relationship
by also attaching importance to humans’ emotional ties with nature. As a result, these arguments headed
towards a new eco-understanding which centered on environment and its problems instead of the recent
scientific understanding which centers on humans and their needs. This paper, tries to question the role
of philosophy in shaping a consciousness that regards the environment in which humans live as their own
home, considers environmental problems as their own problems, and embraces the environment; in other
words, this paper aims to show the strength of philosophical consciousness in forming an environmental
awareness and discuss the humanistic, ethical, and philosophical background of environmental problems.
Felsefi düşünce açısından bakıldığında insan-doğa ilişkisi ilkçağlardan beri süregelen bir ilişkidir. İlkçağ filozoflarının doğaya yönelişlerinin temelinde doğaya egemen olma değil, onu anlama çabası yatmaktadır. Doğayla arasına mesafe koymayan insan, tersine onunla bütünleşmeyi seçmiştir. Halbuki 16. ve 17. yüzyıllara gelindiğinde özellikle Bacon ve Descartes’la başlayan ve aklın tek ölçüt olarak görülmesiyle formüle edilen bu anlayış, yani bilimsel dünya görüşü, insanın hem kendisini hem de çevresini algılama biçimini bütünüyle değiştirerek mekanik bir doğa tasarımına yol açmış ve artık doğanın akıl yoluyla tasarlandığı ve dönüştürüldüğü yeni bir döneme girilmiştir. Süreç içerisinde ortaya çıkan ve Rousseau ile romantiklerin de etkisiyle olgunlaşan ekolojik görüşler, insanla doğa arasındaki ilişkinin niteliğini ve yönünü, insanın doğayla olan duygusal bağına da önem vererek yeniden ele alarak belirlemişlerdir. Bunun sonucu olarak da, insanı ve onun ihtiyaçlarını merkeze alan yeni bilim anlayışı yerine, çevreyi ve onun sorunlarını merkeze alan yeni bir çevreci anlayışa yönelmişlerdir. Bu yazı, insanın yaşadığı çevreyi kendi evi olarak, çevre sorunlarını da bizzat kendi sorunu olarak görüp onu sahiplenebilecek bir bilinç oluşturmada felsefenin rolünü sorgulamayı, başka bir deyişle, çevre bilinci oluşturmada felsefi bilincin gücünü göstermeyi amaçlayan ve çevre sorunlarının insani, ahlaki ve felsefi arka planını tartışmayı hedeflemektedir
Çevre sorunları Çevre bilinci Felsefi bilinç İnsan-Doğa ilişkisi Çevre etiği
Diğer ID | JA25ET75JJ |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Sayı: 14 |