The novel in Turkey begins with the work of Taaşuk-ı Talat and Fıtnat (Talât and Fıtnat’s Love) which was published in Hadika
newspaper in 1872-1873 and printed in 1875 by Şemsettin Sami who wrote many kinds of works during Tanzimat period. Later,
it goes on with the works of Recaizade Mahmut Ekrem, Namık Kemal and Ahmet Mithat Efendi. The first novels are rather
weak; as there was no prose tradition in the Ottoman Empire, they were copied from French literature. On the other hand, in
French literature, the novel, which is close to the epic, narrative type that Aristotle referred to in Poetry (Poetika), was initially
translated into the language of novel and later it has turned into long stories written in verse. Later, however, even if Western
societies have undergone structural changes in parallel to the economic and social developments of France, especially since
the Principality of Clèves, they have always confronted the worldviews that emerged as a result of these changes, described
the clash of the values that the bourgeoisie tried to universalize with values based on quality, and accordingly, they have
criticized the institutions that could not adapt to the changing economic and social structure. Family in which love is ignored
and a spouse cheats on the other or both of them cheat on each other is at the forefront of the institutions that Western
societies criticize. Since family secrets could not be revealed in Islam, extramarital affairs were not included too much in
Turkish novel. In this study, therefore, it will be searched for the answers to the questions of what the Turkish novelist puts
instead of these and what the meaning of the fornication is in some novels whose number is limited.
Türkiye’de roman Tanzimat döneminde birçok türde kalem oynatmış Şemsettin Sami’nin 1872-1873 yıllarında Hadika
gazetesinde tefrika edilen, 1875’de basılan Taaşuk-ı Talat ve Fıtnat (Talât ile Fıtnat’ın Aşkları) ile başlar. Daha sonra Recaizade
Mahmut Ekrem, Namık Kemâl, Ahmet Mithat Efendi ile sürer gider. İlk romanlar oldukça zayıftır; çünkü Osmanlı’da düz yazı
geleneği olmadığı gibi roman türü Fransız edebiyatından ithaldir, kopyadır. Buna karşılık Fransız edebiyatında ise –Aristo’nun
Şiir Sanatı’nda sözünü ettiği epik, anlatmalı türe yakın olan- roman başlangıçta roman diline çevrilmiş daha sonra da bu dilde
yazılmış manzum uzun öykülerdir. Ancak daha sonra, Batı toplumlarının / Fransa’nın ekonomik ve toplumsal gelişimlerine koşut
bir biçimde özellikle Clèves Prensesi’nden başlayarak günümüze değin yapı değişikliklerine uğramışsa da hep bu değişiklikler
sonucu oluşan dünya görüşlerini karşı karşıya getirmiş, niteliğe dayalı değerlerlerle burjuvazinin evrenselleştirmeye çatıştığı
değerlerin çatışmasını anlatmış, bunlara bağlı olarak değişen ekonomik ve toplumsal yapıya uyum sağlayamayan kurumları
topa tutmuştur. Eleştirdiği kurumların başında ise sevgiyi göz ardı ettiği için bir eşin ötekini ya da her ikisinin birbirlerini
aldattığı aile gelmektedir. İslâm’da aile sırları fâş edilemeyeceğinden Türk romanında evlilik dışı ilişkiler pek işlenmediğine
göre Türk romancının bunun yerine hangi ögeleri koyduğu ve az sayıda da olsa kimi romanlardaki zinanın anlamının ne olduğu
sorularına yanıt aranacaktır bu çalışmada.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Fransız Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2017 |
Kabul Tarihi | 25 Ekim 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 29 |