Osmanlı son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçilirken eğitim öğretim alanında yaşanan dönüşümlerin araştırılıp ortaya konması büyük önem taşımaktadır. 18. yüzyılın sonlarına gelinceye kadar durgun bir hayat süren Osmanlı toplumunda eğitim hem bu durgun ortamın sürmesine katkıda bulunuyor, hem de bu durumdan etkileniyordu. Dönemin en yaygın eğitim kurumları sıbyan mektepleri ile medreselerdi. Osmanlılarda eğitimin toplumu dönüştürme işlevinden önce, bizzat kendisinin dönüşüme uğramaya başladığı görülür. Bunda askerî ve siyasî olaylar etkili olmuştur. Bu şekilde, 1776’lardan itibaren önce askerî okullar açılmaya başlamıştır. 1839’da Tanzimat fermanının ilânı ile başlayan döneme gelinceye kadar, Osmanlı toplumunda çocuğa, gence ve onların eğitimine bakış dinî ve geleneksel bir nitelik taşıyordu. Örneğin, Sultan II. Mahmut’un ilköğretimi zorunlu kılan 1824 tarihli fermanında ilköğretimin zorunlu olmasının başlıca gerekçesi olarak çocukların önce dinlerini öğrenmeleri gerektiği ileri sürülmüştü. 1839’da başlayan Tanzimat döneminde ise artık ailenin ve devletin eğitim görevlerini sadece dinî ve geleneksel açıdan ele alan görüşler zayıflamaya yüz tutmuş, ailenin ve devletin eğitim görevlerine onların çocuklara ve topluma olan sorumlulukları açısından yaklaşılmaya başlanmıştır. Bu gelişmenin temelinde, esas olarak, kimi devlet adamları ve yazarlar, eğitimcilerin öz eleştiride bulunup, toplumun bilgisizlik içinde ve geri kalmış durumda olduğunu fark etmeleri, devletin kötüye gidişinin temel nedenlerinden biri olarak ailede ve okuldaki geleneksel eğitim öğretim anlayış ve uygulamalarını görmeleri ve bunları değiştirme gereğine inanmaları olgusu yer alır. Siyasî açıdan bu dönemde çocuk ve gençlere okullarda “Osmanlılık” ideali aşılanmaya çalışılmıştır. Bu konuda Namık Kemal’in şu görüşleri çok önemlidir: “Çeşitli mezhep ve ırklardan çocuklar aynı okullarda yetiştirilirse, zamanla ülkedeki halkların arzulanan bir kaynaşması meydana gelebilir. Birbirlerine sarılarak büyüyen fidanların sonradan ayrılmalarının imkânsız olması gibi…” Cumhuriyet öncesi çocuk ve gençlere ilişkin olarak eğitim alanında çok önemli bir dönüşüm de 1908’de başlayan II. Meşrutiyet döneminde yaşanmıştır. Özellikle 1912-1913 yıllarındaki Balkan savaşları yenilgisinin ve felâketlerinin neden olduğu bu dönüşümün ana fikri şudur: Osmanlıların küçük Balkan devletlerine yenilmesi Osmanlı toplumunda çok yaygın olan cehaletten ve toplumun devlet kapısına memur olmaya çok değer vermesinden ileri gelmiştir. Toplumun ve kendilerinin acımasızca bir öz eleştirisini yapan aydınlara göre eğitim artık memur yetiştirme amacını bırakıp bilim, sanat, teknoloji, ticaret… alanlarına yönelecek ve bu alanlarda başarılı olacak uzmanlar ve girişken insanlar yetiştirmelidir. Ancak, II. Meşrutiyet dönemindeki savaşlar ve çeşitli sosyal felâketler nedeniyle eğitimde yeni düzenlemeler yapılamamış, fakat bu dönem, çeşitli fikir tartışmaları nedeniyle Cumhuriyet döneminin bir laboratuvarı olmuştur. Osmanlı’dan beri eğitimde dönüşümler ve eğitim yoluyla toplumsal dönüşümlerde kimi devlet yöneticilerinin etkileri de çok belirleyici olmuştur. Bunların başında Atatürk gelir. Tüm öğrencilik yaşamını Osmanlı son döneminde geçiren, devletin çöküşünün eğitimsel nedenlerini çok iyi gözleyen Atatürk, bu çöküşü esas olarak millî olmayan, pasif insanlar yetiştiren, hayata yönelik bilgi ve davranış kazandırmayı amaçlamayan eğitim sistemine bağlamış ve Cumhuriyetin artık tamamen farklı bir eğitim sistemine sahip olmasını istemiş ve Cumhuriyet için gerekli olan erdemli, çalışkan, aktif, vatansever nesiller yetiştirme görevlerini öğretmenlere vermiş ve eğitimin millî ve bilimsel olmasını istemiştir. 1924’te çıkarılan Öğretim Birliği Yasası ile, 1928’de harf devrimi ile, o yıllarda karma eğitim ve kadın hakları devrimleri ile hem eğitim hem sosyal hayatta çok önemli dönüşümler gerçekleştirilmiştir. Atatürk, ayrıca, ülkemizi Batı uygarlığının üstüne çıkarmayı hepimize hedef olarak göstermiştir.
Osmanlı Devleti Türkiye Cumhuriyeti eğitim ve sosyal değişme
It is important to study and find out the transformations in education during the transition from the last periods of the Ottoman Empire to the Turkish Republic. Education was not only contributing to the still lifestyle of the Ottoman society until the end of the 18th century, but it was also affected by that lifestyle. The most common educational institutes of the period were elementary schools and madrassas. In Ottomans, the function of education as a transformer of the society was preceded by the education itself being transformed. In this process, the military and political events had been influential. To this end, starting with 1776, first the military schools were started to be opened. Until the period which commenced with the proclamation of the Tanzimat in 1839, the view in the Ottoman society toward the child, youngster and their education had a feature of being religious and traditional. For example, in Sultan Mahmut the Second’s edict which made elementary education mandatory, the reason to make elementary education mandatory was cited as children’s need to first learn their religion. In the Tanzimat (Reformation) period which started in 1839, the views that see the families’ and the state’s educational duties as only religious and traditional started to weaken, and these duties were started to be considered from the aspect of their responsibility toward children and the society. This development was rooted on several statesmen’s, authors’ and educationists’ self-criticism and recognition of societies’ lack of knowledge and having stayed backward, and seeing this traditional view of education as a primary reason for the state’s decline. From the political aspect, in this period, the ideal of being “Ottoman” was attempted to be infused in children and youngsters of the day. This was to be achieved in schools. Namık Kemal’s following thoughts in this topic are of utmost importance: “If children from various races and ethnicities are educated together in schools, in time, the desired fusion of peoples in the nation can be achieved. This may be resembled to the impossibility of separating out trees whose saplings have grown together embracing each other…” A very important transformation toward children and teenagers in the pre-republic period was seen in the second Mesrutiyet period which started in 1908. The central aspect of this transformation, which was especially caused by defeat in the Balkan Wars in 1912-1913, was: The defeat of the Ottomans against smaller Balkan countries was attributed to the prevalent ignorance in the Ottoman society and the high value placed at being civil servants for the state. According to the intellectuals who violently criticized the society as well as themselves, education should stop pursuing the goal of developing civil servants; it should instead focus on science, art, technology, trade … and produce specialists and entrepreneurs who can be successful in these areas. However, as a result of wars and social tragedies in this period new regulations in education could not be realized. Despite this, the second Mesrutiyet period, due to various ideological discussions and arguments became a laboratory for the Republic era. Since the Ottomans, some state administrators have been very influential in transformations in education as well as transformations in society through education. The foremost of these is Atatürk. Having spent his entire educational life in the last period of the Ottoman Empire, he keenly observed the educational roots of the collapse of the Ottoman state. Atatürk attributed this collapse primarily to the education system which trained non-nationalistic, passive individuals, and that which did not aim to develop knowledge and behaviors necessary for life. He desired the Republic to have a completely different system of education and he gave the responsibility of upbringing virtuous, hardworking, active, nationalistic generations to the teachers. He wanted education to be national as well as scientific. With the Unification of Education Law in 1924, revolution of the alphabet in 1928, and revolutions of mixed education and women’s rights in those years, very significant transformations transpired in both educational and social life. Atatürk also set a goal for all of us to advance our nation to a level above the western civilization.
Diğer ID | JA37AM99UJ |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Temmuz 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Cilt: 1 Sayı: 2 - Cilt: 1 Sayı: 2 |