Kamu
gelirleri içerisinde en önemli paya sahip olan vergiler devlet ve mükellefler
arasındaki ilişki sonucunda hazineye intikal etmektedir. Mükelleflerin gelir,
harcama ve servet faaliyetlerini gerçekleştirmesi sonucunda vergiyi doğuran
olay meydana gelecek ve vergilendirme süreci başlayacaktır. Bu süreçte vergiyi
nihai olarak tahsil edecek olan taraf devlet iken, üzerine vergi borcu terettüp
eden gerçek veya tüzel kişiler ise mükellef olacaktır. Vergilerin hazineye
intikalinde mükellefler kanuni, fiili veya aracı mükellef olarak etkin bir rol
üstlenecektir. Son zamanlarda aynı işyerinde birden fazla mükellefin faaliyette
bulunması neticesinde ortaya çıkan odaşık vergi mükellefiyeti de vergi mevzuatı
açısından farklılık arz etmektedir. Böyle bir durumda aynı işyerinde birden
fazla mükellefin faaliyette bulunup bulunamayacağı, işyerine ilişkin kira
sözleşmesinin niteliği ve gerek vergisel gerekse diğer kamu yaptırımlarının ne
şekilde cereyan edeceği tartışma konusu oluşturmaktadır. Bu çalışmada, odaşık
vergi mükellefiyeti kavramına, aynı işyerinde bulunan mükellefler arasındaki
kira sözleşmesinin hukuki niteliğine ve aynı işyerindeki birbirinden bağımsız
mükelleflerin adına düzenlenecek yaptırımların diğer mükellefini ne şekilde
etkileyeceğine yer verilecektir. Çalışmanın temel kaynaklarını Maliye Bakanlığının
yayınlamış olduğu özelgeler ve vergi mevzuatının tabi olduğu kanunlar
oluşturmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ekonomi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 2 Sayı: 2 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.