Recently, there have been frequent protests in front of Embassies in Europe involving the use of holy books. The fact that these actions are carried out in front of Embassies necessitates that the issue be addressed within the framework of diplomatic law. Thus, it is possible to state that States that do not prevent the actions or fail to take the necessary measures to prevent them violate the inviolability of premises and personal inviolability established in the Vienna Convention on Diplomatic Relations (1961), which also have the value of customary law. However, the fact that the receiving States assess these actions, which result in such violations, under the scope of “freedom of expression” adds a different dimension to the issue. Note that freedom of expression, which is guaranteed by many international instruments, including the European Convention on Human Rights, is one of the indispensable conditions for the existence of a democratic society. However, the exercise of this freedom entails certain duties/responsibilities and that expressions targeting the values underlying the Convention fall outside the scope of freedom. Based on this, it is understood that the actions in question violate the values of “tolerance”, “social peace”, and “prohibition of discrimination” guaranteed by the Convention, incite religious hatred, and stem from a misinterpretation of the scope of freedom of expression by the States that adopted them.
Holy Books Inviolability of Premises Personal Inviolability Freedom of Expression Blasphemy Hate Speech Religious Hatred
Son dönemde Avrupa’daki Büyükelçilikler önünde, kutsal kitapların kullanıldığı; nüshalarının yırtıldığı, yakıldığı ve ayaklar altına alındığı protesto eylemlerine sıklıkla tanık olunmaktadır. Sözü edilen eylemlerin büyük bir çoğunlu ğunda Kur’an’ın kullanıldığı görülmekte; İncil ve Tevrat’ın kullanılacağı benzer eylemler için girişimlerde bulunulduğu da dikkat çekmektedir. Eylemlerin Büyükelçilikler önünde gerçekleştirilmesi; konunun, diplomasi hukuku kuralları bağlamında ele alınmasını gerektirmektedir. Diplomasi ilişkilerinin yürütülmesi bakımından doğurabileceği sonuçlar ve diplomasi temsilcileri üzerinde yaratabileceği etkiler göz önünde bulundurularak analiz edildiğinde; eylemleri engellemeyen/engellemek için gerekli tedbirleri almayan devletlerin (kabul eden devlet), 1961 Diplomasi İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi’nde düzenlenen (yapılageliş değeri de taşıyan) bina (m. 22) ve kişi (m. 29) dokunulmaz lıklarını ihlal ettiklerini belirtmek mümkündür. Kabul eden devletlerin, bu ihlalleri beraberinde getiren eylemleri “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirmesi ise konuya farklı bir boyut kazandırmaktadır. Belirtmek gerekir ki; pek çok uluslararası belge yanında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de güvence altına alınan ifade özgürlüğü, demokratik toplumun vazgeçilmez varlık koşullarından biridir. Bununla birlikte, bu özgürlüğün kullanımının belirli görevleri/sorumlulukları beraberinde getirdiği ve Sözleşmenin temelinde yer alan değerleri hedef alan ifadelerin özgürlüğün kapsamının dışında kalacağı da kabul edilmektedir. Bu noktadan hareketle, sözü edilen eylemlerde; Sözleşme ile güvence altına alınan “hoşgörü”, “toplumsal barış” ve “ayrımcılık yasağı” gibi değerlerin ihlal edildiği, dini nefretin kışkırtıldığı ve kabul eden devletlerin tutumunun, ifade özgürlüğünün kapsamına ilişkin yanlış bir yorumlamadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Kutsal Kitaplar Bina Dokunulmazlığı Kişi Dokunulmazlığı İfade Özgürlüğü Dine Hakaret Nefret Söylemi Dini Nefret
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukuk (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 12 Ağustos 2025 |
Gönderilme Tarihi | 13 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 16 Mayıs 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 45 Sayı: 1 |