Rekabeti kısıtlama amacı taşıyan anlaşmalar, hem Türk rekabet hukuku hem de Avrupa Birliği AB rekabet hukuku mevzuatında yasaklanmaktadır. Bu türden anlaşmaların mevcudiyeti ortaya çıkarıldığında, rekabet otoritesi, ilgili anlaşmanın rekabet hukukunu ihlal ettiği sonucuna doğrudan ulaşabilmekte ve anlaşmanın rekabeti kısıtlayıcı etkilerini inceleme ve kanıtlama yükünden kurtulmaktadır. Bu doğrultuda, her ne kadar rekabeti kısıtlayıcı amaç, rekabet otoriteleri için kullanışlı bir araç olarak karşımıza çıksa da, aynı zamanda teşebbüsler açısından önemli riskler doğurmaktadır. Bu mekanizmanın kapsamının doğru tahlil edilmesinin önemi, özellikle rekabeti kısıtlayıcı amaç taşıyan anlaşmaların tarafı teşebbüsler aleyhine kesilen para cezaları düşünüldüğünde kendini göstermektedir.Rekabeti kısıtlayıcı amaca ilişkin tartışmaların AB’de hararetle sürdüğü bir dönemde, 11 Eylül 2014 tarihinde Avrupa Birliği Adalet Divanı ABAD , Groupement des Cartes Bancaires CB davasına ilişkin kararını vermiştir.“CB v Commission” kararı CB kararı , ABAD’ın amacı yönünden rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalar kavramının dar yorumlanması gerektiğine dair görüşünü ilk kez açıkça ortaya koyduğu karar olma özelliğini taşımaktadır. Karar ayrıca, ABAD Hukuk Sözcüsü Nils Wahl’ın ortaya koyduğu prensipler ile de bağlantılıolarak, rekabeti kısıtlayıcı amaç taşıdığı iddia edilen anlaşmaların değerlendirilmesi açısından Türk rekabet hukuku mevzuatının uygulamasında da yol gösterebilecek ve usul ekonomisinin güçlendirilmesi adına benimsenebilecek işlevsel bir formül ortaya koymaktadır
Agreements that have restriction of competition as their object are prohibited both under the European Union EU and Turkish competition law legislation. When the existence of such an agreement is detected, the competition authority is authorized to conclude directly that the agreement infringes competition law, relieving itself of the burden to assess and prove the anti-competitive effects of the agreement. This way, while the object restriction emerges as a handy tool for competition authorities, it also creates great risks for undertakings. The importance of correctly determining the scope of this mechanism becomes evident especially when considering the significant amount of monetary fines imposed on undertakings for taking part in agreements that have anti-competitive object.In the midst of heated debates on restrictive object in the EU, the Court of Justice of the European Union CJEU delivered its judgment in the Groupement des Cartes Bancaires CB case on 11 September 2014.Being the first judgment where the CJEU explicitly established its view that object restrictions should be interpreted narrowly; the “CB v Commission” decision, in connection to the principles set forth by Advocate General Nils Wahl, presents a practical formula in assessing agreements that are alleged to have an anti-competitive object, which could also be adopted as a guidance for the implementation of Turkish competition law and to strengthen procedural economy
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Sayı: 61 |