İnsan yaşamının büyük bir kısmının geçtiği konutlar, barınma ihtiyacının ortaya çıkardığı mekânsal alanlardır. Kentsel doku üzerinde yoğun olarak bulunan konut alanları, kentlerin mücadele ettiği doğal afet, çarpık kentleşme, hızlı nüfus artışı, sosyo-ekonomik eşitsizlik gibi fiziksel, sosyal ve ekonomik sorunlarla karşılaşmaktadır. 1999 Marmara Depremi, merkez üssü Gölcük başta olmak üzere birçok kentte büyük hasarlara neden olmuştur. Gölcük’ün kent gelişimi sürecine bakıldığında; deprem öncesinde tersane ve diğer sanayi tesisleri nedeni ile kıyıda yerleşim daha yoğun iken, deprem sonrasında ise yeniden planlama sürecinde kıyı alanı zemin yapısının sağlam olmadığı tespit edilmiştir. Yeniden planlama sürecinde yeni konut alanları zemini sağlam doğal kaynakların bulunduğu güney kent çeperine kaydırılmıştır. Bu durum kentin güney çeperlerindeki tarım alanları ve ormanlık arazilerin tahribatına, tarihsel süreç içerisinde bu dağlık alanlarda kurulan tarihi ve kırsal dokunun zedelenmesine neden olmuştur. Kent çeperinde yaşanan bu yapılaşma sorunları çalışmanın önemli problemlerini oluşturmaktadır. Bu kapsamda Gölcük’ün mevcut kentleşme süreçleri ile konut planlama sisteminin uyumu, sürdürülebilirlik ve dirençlilik perspektifinden sorgulanacaktır. Alan çalışması için yerleşim ölçeğinde seçilen dokuların fiziksel, sosyal ve ekonomik sorunları; kentsel dirençlilik üzerinden bütüncül bir yaklaşımla ele alınmıştır. Kentsel dokuda ortaya çıkan sorunlara karşı dirençli ve sürdürülebilir kent planlaması, nitelikli konut ve yaşanabilir çevre üretimindeki farkındalığın sektördeki her alana yansıtılması için yol göstermesi hedeflenmektedir.
The houses where keep most of human life are spatial areas arising from the need for shelter. Housing areas densely located on the urban pattern are faced with problems as natural disaster, unplanned urbanization, rapid population growth, socio-economic inequality that cities struggle with. 1999 Marmara Earthquake caused substantial damages to houses in many cities, especially the center base of Gölcük. When the urban development process of Gölcük is examined, firstly the settlement on the coast was more intense due to the presence of the shipyard and other industrial facilities before the earthquake. After the earthquake, it was determined that the soil structure of the coastal areas was not strong during the re-planning process. For this reason, the grounds of new residential areas have been shifted to the southern city fringe, where hard ground and natural resources are found in re-planning process. Additionally, the new residential areas have been sprawled to the southern urban fringe which have hard ground and close to natural resources. This situation has caused the destruction of agricultural and forest areas in the southern fringe of the city, the destruction of historical and rural pattern established in these mountainous areas in the historical process. This construction problems in the city are important problems of the study. Harmonization of the current urbanization process of Gölcük with the system of housing planning will be questioned on perspective of sustainability and resilience in this scope. Physical, social and economic problems of patterns where was chosen in the settlement scale for area of study has been discussed with an integrated view on urban resilience. Resilience and sustainable urban planning, awareness in producing qualified housing and livable environment are aimed to be the guidance in order that being reflected to every field in the sector against the problems of urban pattern.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mimarlık |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Kabul Tarihi | 29 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |