Fıkıh ilminin teşekkül döneminden itibaren mevcut olan ihtilaflar ve bu ihtilafların tartışıldığı ilim ve münazara meclisleri, hicrî dördüncü asırdan itibaren fıkhî ihtilafların müstakil olarak ele alındığı bir ilim dalının oluşmasına zemin hazırlamıştır. İhtilafa konu olmuş fıkıh meselelerinin, tarafların delilleri ile birlikte incelenmesini konu edinen ve hilâf, hilâfiyât ya da ilm-i hilâf olarak isimlendirilen bu ilim dalı, özellikle hicrî beşinci asırda büyük bir gelişme göstermiş ve bu dönemde hilâfa dair pek çok eser yazılmıştır. İhtilafları farklı açılardan, farklı yöntemlerle ele alan ve oldukça çeşitlilik arz eden hilâf literatüründe ortaya çıkan alt türlerden biri de usûl-hilâf olarak isimlendirilebilecek eserlerdir. Usûl-i fıkıh alanındaki ihtilaflı meseleleri, tartışmaları da dahil ederek bir araya getiren bu eserlerin günümüze ulaştığı tespit edilen üç örneği bu çalışmada incelenmiştir. İncelenen eserler, Zeydî alim Nâtık-Bilhakk’ın (ö. 424/1033) el-Müczî, Hanefî alim Saymerî’nin (ö. 436/1045) Mesâilü’l-hilâf ve Şâfiî alim Şîrâzî’nin (ö. 476/1083) Tebsıra adlı eserleridir. Hepsi hicrî beşinci asırda yazılmış olan bu eserlerin dikkat çeken ilk ortak özelliği, münazaralardaki başarıları bilinen âlimler tarafından yazılmış olmalarıdır. Bunun yanında hepsinin ihtilaflı usûl meselelerine, tartışmaların tarafları ve delilleri ile birlikte kolayca ulaşılabilmesini sağlayan birer el kitabı mahiyetinde planlandıkları anlaşılmaktadır. Eserlerde konu tasnifi, meselelerin seçimi ve üslûp açısından ufak farklılıklar dışında birbirine yakın tercihlerde bulunulduğu görülmektedir. Ancak her bir eser, referans çerçeveleri ve getirdikleri delillerin mahiyeti açısından farklılık arz etmektedir. Nâtık-Bilhak her meselede Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916), Ebû Hâşim el-Cübbâî (ö. 321/933) ve Ebû Abdullah el-Basrî (ö. 369/979-80) gibi Mu‘tezile’nin önde gelen alimlerini referans almakta, Saymerî Irak Hanefî ekolünün temsilcileri olan Kerhî ve Cessâs’ın görüşlerini sıklıkla zikretmekte, Şîrâzî ise daha bağımsız bir yaklaşımla çeşitli grupların görüşlerine yer verse de muhaliflere karşı kendisini Şâfiî geleneği içerisinde konumlandırmaktadır. Bunun yanında eser müelliflerinin mensup olduğu geleneğin, istidlal anlayışlarında etkili olduğuna dair ipuçları, incelenen örnek meseledeki delil getirme metodlarında da tespit edilmiştir. Çalışmada incelenen âhad haberin umûmu tahsisinin caiz olup olmadığı tartışmasında her üç âlim de bunun caiz olduğunu savunmakta, bu görüşü savunmak ve muhalif görüşe karşı çıkmak için bazı delilleri ortak olarak kullanmaktadır. Buna karşılık incelediğimiz müelliflerin her biri, kendi mezhep görüşleri ile uyumlu olan bazı delilleri ön plana çıkarırken, uyumlu olmayan delilleri zikretmemeyi tercih etmişlerdir. Eserlerin mukayeseli incelenmesi sonucunda, usûl-hilâf eserlerinin pratik bir ihtiyacı karşılamak amacıyla yazılmış olduğu, bunun yanında müelliflerin usûl alanındaki tercihlerini ve görüşlerini ortaya koymasına, ayrıca istidlal metotlarını çeşitlendirmesine imkan sağladığı tespit edilmiştir. Ayrıca usûl-hilâf eserleri, ihtilaflı usûl meselelerinde görüş beyan eden tarafları ve kullanılan delilleri kayda geçirmiş olmalarından dolayı fıkıh tarihi açısından da önemlidir.
The controversial juristic cases and the scholarly circles where those cases have been discussed emerged as early as the formation period of fiqh. Those juristic disputes lead up to the establishment of an independent discipline in the fourth century AH. Named as khilāf, ‘ilm al-khilāf or khilāfiyāt, this discipline examines the juristic cases that have been subject to disputation among scholars and the arguments of the parties in each disputation. Khilāf as a discipline developed significantly in the fifth century AH and a great amount of khilāf works have been written during that period. The genre of khilāf includes many different types of khilāf works in terms of content and method. One of the sub-genres that has emerged in the khilāf literature is the usūl-khilāf works, in which the controversial issues of jurisprudence are treated together with the disputations around them. In this paper, the three surviving samples of that genre, namely Mujzī by Nātiq-Bilhaq (Zaydi), Masāil al khilāf by Saymarī (Hanafī) and Tabsıra by Shīrāzī (Shāfiī) are analyzed comparatively. The first common feature of those three works, all of which were written in the fifth century AH, is their authors’ success in disputation sessions. Besides, apparently all of those works were designed as a manual that enables the audience to access the controversial usūl issues along with the disputing groups and their arguments. The works are close to each other in terms of classification of the content, the selection of the cases included and the manner of writing. However, their frame of reference and their method of argumantation differs to a certain point. Nātiq refers to Abū Ali, Abū Hāshim and Abū Abdullah al-Basrī, all of whom are prominant Mu‘tazilites. Saymerī usually mentions the views of Karkhī and Jassās, who are Irāqī Hanafīs. Shīrāzī locates himself among Shāfiīs although he refers to a wider range of scholars compared to the other two authors. Besides, the study on one of the common cases in all three works shows that the tradition to which each of the authors belonged affected their style of argumentation. In the case of the specification (takhsīs) of a general utterance (umūm) in Qurān by a single prophetic narration, all of the authors hold that this is permissible and they use similar arguments to defend their view. However, each of them focus on the arguments that are justifiable in their school tradition and neglected the arguments that are not compatible with the views of the school they belong. The comparative analysis of the three usūl-khilāf works demonstrates that those books have been written to address a practical need. However, they provided an opportunity to their authors to exhibit their preferences and unique views in usūl while serving a training area for producing various ways of argumentation. Usūl-khilāf works has a significant contribution to the history of fiqh by documenting the disputing groups and their arguments as well.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 15 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 25 |