18.
yüzyıl aydınlanma düşüncesiyle, mutlak hakikate yönelik idraklerde değişim
meydana gelmiştir. Hakikat anlayışı mutlaklıktan çıkarılarak dinamik, diyalojik
ve tarihi olarak algılanmaya başlanmıştır. Felsefe kurgusu ontolojik temelden
epistemolojik temele doğru kaymıştır. Bu sürecin yönetilmesi adına, siyasi ve
sosyal alanda olduğu gibi, bazı kavramlar dini alanda da kullanılmaya
başlanmıştır. Tek doğru bir din vardır ve kurtuluş da ona mensup olmaktadır
şeklinde tanımlanabilecek olan dışlayıcılık anlayışının reel durumu yönetmede
yetersiz kalması sonucu, mensup olduğumuz dinin dışında, diğer dinler de
hakikati temsil edebilir. Hakikatin sadece bizim inandığımız din tarafından
temsil edildiği ile ilgili apriori bir bilgiye sahip değiliz anlayışı
çerçevesinde dini çoğulculuk ortaya atılmıştır. Bu iki paradigmanın zayıf
tarafları kapsayıcılık fikrinin tartışılmasına zemin hazırlamıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Kitap Değerlendirmeleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 29 Kasım 2017 |
Kabul Tarihi | 9 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 6 Sayı: 12 |