Yabancı edebi eserlerin çevirisi ve yayımı,
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından beri, zaman zaman Türk çevirmenler ve
yayıncılara açılan müstehcenlik davalarına (örneğin Afrodit [1940] ve Yengeç
Dönencesi [1988] davaları) yol açmıştır. William S. Burroughs’un Yumuşak Makine ve Chuck Palahniuk’uk Ölüm Pornosu isimli eserlerinin Türk
çevirmenlerine ve yayıncılarına yakın zamanda açılan davalar (2011) sansür
örnekleri olarak yorumlanmıştır. Bu makale, bu davaları başlangıç noktası
alarak, çevirmen Ahmet Ergenç’in Burroughs tarafından yazılmış, sözü geçen
davalardan sonra basılmış, müstehcen kelimeler içeren bir kitap olan Yok Edici için yazdığı önsözü
incelemektedir. Bu çalışmanın amacı, Ergenç’in önsözünün amaçlarını ve
nedenlerini incelemek ve sözü geçen davalar ve Türk çevirmenlerin maruz kaldığı
sansür koşullarının bu önsözü etkileyip etkilemediğini araştırmaktır. Bunu
gerçekleştirmek için, Ergenç’in önsözü Genette’nin (1997) “allographic”
(kitabın yazarı haricinde biri tarafından yazılan) ve “authorial” (kitabın
yazarı tarafından yazılan) önsöz kavramları ışığında incelenmiştir ve Ergenç
ile bir röportaj yapılmıştır. Sonuç olarak, Ergenç’in amacının Burroughs’u
tanımayan okurlara onun üslubuna özgü ögeler olan parçalı anlatım ve
müstehcenlikle ilgili bilgi vermek ve böylelikle, okuyucuların bu ögeleri,
çeviri yanlışı olarak değerlendirmesini engellemek olduğu tartışılmıştır.
Sansür koşullarının Ergenç’in önsözü üzerine olan etkileriyle ilgili olarak,
metin incelemesi ve röportaj sonuçları birbirleriyle çelişmiştir. Bu çalışma, Ergenç’in
Yok Edici’deki parçalı anlatım ve
müstehcenlik için herhangi bir yazar sorumluluğunu reddettiği ve çevirmenlere
görünürlük sağlayan önsözü bir çevirmen olarak görünmezliğinin altını çizmek
için kullanıp aynı zamanda kendini görünür kıldığı sonucuna varmıştır.
Translation and publication of foreign literature
have at times resulted in obscenity court cases (e.g. the Aphrodite [1940] and Tropic
of Cancer [1988] cases) against Turkish translators and publishers since
the first decades of the Turkish Republic.
The recent obscenity court cases against the Turkish translators and
publishers of William S. Burroughs’ The
Soft Machine and Chuck Palahniuk’s Snuff
(2011) were interpreted as instances of censorship. Taking this as a starting
point, this article conducts a case study of Ahmet Ergenç’s translator’s
preface for Exterminator!, a book by
Burroughs which contains obscenity and was published in Turkey after the
aforementioned court cases. The aims of this case study is to investigate the
purpose of and reasons behind Ergenç’s preface and to determine whether
Ergenç’s preface was influenced by the court cases and the censorial conditions
under which Turkish translators work. To do so, Ergenç’s preface is studied in
the light of Genette’s (1997) understanding of allographic and authorial
prefaces and an interview is conducted with Ergenç. As a result, it is
discussed that Ergenç aimed at informing readers unfamiliar with Burroughs
about his style, which consists of fragmented narrative and obscene words, to
prevent misinterpretations of them as translation mistakes on the part of the
reader. As to the question of the influence of censorship on Ergenç’s preface,
results of the analysis of the preface and the interview are conflicting. The article
concludes that Ergenç denies any authorial responsibility for fragmentation and
obscenity in Exterminator! and uses
his preface to embrace invisibility as a translator while also gaining
visibility at the same time through it.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Türk dili, kültürü ve edebiyatı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Mart 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 14 |