Viktorya Dönemi İngiltere’de toplumsal cinsiyet rollerinin en baskın olduğu dönemlerin başında gelir. Katı ahlak kurallarının egemen olduğu bu dönemde, kadın toplum tarafından belirlenmiş basmakalıp rollere sıkıştırılmıştır. Öyle ki, kendini ailesine adamış iyi bir eş, anne ve ev hanımı olması beklenen kadın yalnızca duygularıyla var olurken akıl, mantık ve entelektüellik yalnızca erkeklere atfedilen özelliklerdir. Dolayısıyla, şair olmak kadınların yapabileceği bir iş değildir, kadınlar ancak şiirin ‘nesne’si olabilir çünkü ataerkil toplumda erkekten her açıdan aşağı görülen kadın, erkeğe karşı yalnızca güzelliği ile üstünlük sağlayabilir. Bu bağlamda, “saray aşkı” geleneği çerçevesinde âşık olduğu kadının güzelliğini, sadakatini, erdemini, ahlakını yücelten, mükemmelliğini idealize eden bir aşığın saplantılı ama karşılıksız aşkını konu edinen Petrarca’nın sone geleneği, yalnızca erkeklere atfedilen ve kadını arzu edilen bir nesne olarak ele alan en bilinen şiir türlerinden biridir. Bu çalışma, Viktorya Dönemi İngilteresi’nin önde gelen iki kadın sone yazarı Elizabeth Barrett Browning ve Christina Rossetti’nin “Sonnets from the Portuguese” ve “Monna Innominata” adlı sone dizilerinde erkek egemen Petrarca sone geleneğinin kadın bakış açısıyla yeniden yazılmasını ele almaktadır. Bu çerçevede, çalışma Browning ve Rossetti'nin yazdıkları soneler ile kadınları şiire yalnızca güzellikleriyle ilham veren birer ‘nesne’ olmaktan çıkarıp, şiirin hisseden ve düşünen “öznesi” yaparak hem toplumda hem de edebi eserlerde nesneleştirilen, edilgenleştirilen ve sessiz kılınan kadınların sesi olduklarını ileri sürmektedir.
Petrarca sone geleneği Elizabeth Barrett Browning Christina Rossetti “Sonnets from the Portuguese” “Monna Innominata”
The Victorian Age is one of the primary periods predominated by gender roles in England. In this period of strict moral rules, women are confined to stereotypical roles determined by society. That is, a woman, who is expected to be a good wife, mother and housewife devoted to her family, exists only with her emotions, while reason, logic and intellectuality are the characteristics attributed only to men. In this sense, being a poet is not a women’s occupation, women can only be the 'object' of poetry because they are regarded as inferior to men in every respect in patriarchal society, and they can gain superiority over men only with their beauty. In this context, dealing with the obsessive but unrequited love of a lover who idealizes the beauty, loyalty, virtue and morality of his beloved with a “courtly love tradition", the Petrarch sonnet tradition is one the most popular poetic genre, which is attributed only to men and regards women as objects of desire. This study elaborates on the rewriting of the male-dominated Petrarch sonnet tradition from a female perspective in the sonnets sequence "Sonnets from the Portuguese" and "Monna Innominata" composed by two leading poetesses of Victorian England, Elizabeth Barrett Browning and Christina Rossetti. In this context, the study argues that in their sonnet sequences, Browning and Rossetti give voice to objectified, passivated and silenced women in society as well as in literary works by transforming them from ‘objects’ into the "subjects" who have feelings and thoughts.
Petrarchan sonnet tradition Elizabeth Barrett Browning Christina Rossetti “Sonnets from the Portuguese” “Monna Innominata”
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Dünya dilleri, kültürleri ve edebiyatları |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: Ö9 |