Şairler, ekseriyetle duyarlı kişiliğe sahip kimselerdir. Halk şairleri de aynı hassasiyeti gösteren sanatçılar olduğundan şiirlerinde hem bireysel duygularını dile getirmişler hem de içinde yaşadıkları toplumun sözcülüğünü yapmışlardır. Kahramanmaraş’ın kuzey ilçelerinden Elbistan ve çevresi Türk halk şiirinin canlı bir şekilde varlığını sürdürdüğü coğrafyalardan biridir. Bu yörede, özellikle yazılı kültür ortamında eser veren hem mahalli hem de ulusal anlamda tanınmış çok sayıda kalem şairi vardır. Bunlardan biri de XX. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan şair Ferâhî’dir. O, şiirlerinde “aşkını, özlemini, hastalığını, inandığı değerleri işlemiş”; aynı zamanda mensubu olduğu milletin “duygu ve düşüncelerini, acılarını, sevinçlerini, özlemlerini, öfkelerini, beğenilerini” ifade etmiş ve halk için olumsuz gördüğü durumları sanatçı duyarlılığıyla tenkit etmiştir. Çalışmada onun hayatı sanatı ve eserleri üzerinde durulmuştur. Ferâhî’nin hayatı bölümünde onun; yaşadığı dönemden, çevreden ve aldığı eğitimden oldukça etkilendiği gözlemlenmiştir. O, sanatını oluştururken Elbistan’da canlı bir şekilde devam eden halk şiiri geleneğinden etkilenmiş ve yöre şairlerinden esinlenmiştir. Makalenin devamında Ferâhî’nin şairlik yönü de ele alınmış, onun halk şiirinden olduğu kadar divan şiiri ve modern şiirden de beslendiği tespit edilmiştir. Ferâhî, eserlerini verirken sehl-i mümteni söz sanatından faydalanmış, sade bir dil kullanırken derin anlamlar vermeyi ihmal etmemiştir. Şair, Türk halk şiiri geleneğinde var olan “usta-çırak ilişkisi” öğretilerinden faydalanarak hem kendinden önceki usta şairlerden feyz almış hem de kendinden sonra gelen Hayati Vasfi Taşyürek ve Ahmet Cansız Güllü gibi yörede tanınmış halk şairlerinin yetişmesine katkı sağlamıştır. Yazının ilerleyen bölümünde onun şiirleri, konuları bakımından değerlendirilmiş ve şiirlerinde “aşkı, toplum hayatını, ölümü, tasavvufu ve Hz. Muhammed sevgisini” ele aldığı görülmüştür. Son olarak da “Manzum Hikâye-i Velâdet-i Resûl” adlı eseri ele alınmıştır. Türk edebiyatında mevlit yazma geleneği hakkında literatür çalışması yapılmış ve Ferâhî’nin de bu geleneği taşıyan bir sanatçı olduğu sonucuna varılmıştır. Söz konusu eserde “Kaside-i Tevhit, Sensin, Aşka Dair, Tazarru, Nağme-i İntibah ve Hasbihal, Hikâye-i Velâdet-i Resûl, O’dur, İltica, Hazreti Resûl’e, Âşığım Dostlar, Zikrullaha Dair, Son Yadigâr, Münacat ve İstimdat” adlı şiirlerin yer aldığı tespit edilmiştir. Bu şiirler üzerinde şekil ve muhteva bakımından bir inceleme yapılmıştır. Özellikle “Hikâye-i Velâdet-i Resûl” metninin şekil ve içerik yönüyle Süleyman Çelebi’nin “Vesiletü’n-necat” adlı eseriyle benzer yönlerinin olduğu tespit edilmiştir Bu sebeple metinsellik unsurlarından biri olan metinlerarasılık üzerinde durulmuştur. Ferâhî’nin bu eserini Müslüman Türk çocuğuna armağan etmesi onun “amaçlı şiir” yazdığını göstermesi bakımından önemli bulunmuştur. Netice olarak o, şiirlerinde hem bireysel hem de toplumsal konuları ele almış ve Türk şiir geleneğine önemli bir katkı sağlamıştır. Ferâhî’nin “Manzum Hikâye-i Velâdet-i Resûl” adlı eseri incelenmiş, onun XX. yüzyılda “mevlit” yazma geleneğini devam ettiren önemli bir kalem şairi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Ferâhî Halk Şairi Manzum Hikâye-i Velâdet-i Resûl Hz. Muhammed Mevlit
Poets are people with a sensitive personality. Since minstrel are artists who show the same sensitivity, in their poems, they both expressed their individual emotions and acted as the spokesperson of the society in which they lived. Elbistan and its surroundings, which is one of the northern districts of Kahramanmaraş, is one of the geographies where Turkish folk poetry continues lively to exist. In this region, there are many pen poets who are well-known both locally and nationally, especially in the written culture environment. One of them is the Ferâhî who is a poet lived in the first half of the 20th century. Ferâhî also embroidered his love, longing, illness and values he believed in his poems; at the same time, he expressed the feelings and thoughts, pain, joy, longing, anger and appreciation of the nation to which he belongs and he criticized the situations that he saw as negative for the public, with artistic sensitivity. In the study, Ferâhî's life, art and works are emphasized. In the part on Ferâhî's life; it has been observed that he was greatly influenced by the period he lived in, the environment and the education he received. While he was creating his art, he was influenced by the folk poetry tradition that continues lively in Elbistan and was inspired by the local poets. In the continuation of the study, Ferâhî's poetic aspect was also discussed, and it was determined that he was fed by diwan poetry and modern poetry as well as folk poetry. While constructing his works, Ferâhî made use of the sehl-i mümteni rhetoric, that is, he did not neglect to give deep meanings while using a plain language. The poet benefited from the "master-apprentice relationship" teachings existing in the Turkish folk poetry tradition, and both received inspiration from the master poets before him and contributed to the training of well-known folk poets in the region, such as Hayati Vasfi Taşyürek and Ahmet Cansız Güllü, who came after him. In the following part of the study, his poems were evaluated in terms of their subjects and it was seen that he dealt with love, social life, death, mysticism and the love of The Prophet Mohammad in his poems. In the next part, his work named “Manzum Hikâye-i Velâdet-i Resûl” was discussed. A literature study has been made about the tradition of writing mawlids in Turkish literature and it has been concluded that Ferâhî is an artist carrying this tradition. It has been determined that there are poems named "Kaside-i Tevhit, Sensin, Aşka Dair, Tazarru, Nağme-i İntibah ve Hasbihal, Hikâye-i Velâdet-i Resûl, O’dur, İltica, Hazreti Resûl’e, Aşığım Dostlar, Zikrullaha Dair, Son Yadigâr, Münacat ve İstimdat" in the mentioned work. An examination has been made on these poems in terms of form and content. In particular, it has been determined that the text of "Hikâye-i Velâdet-i Resûl" has similar aspects with Süleyman Çelebi's work "Vesiletü’n-Necat" in terms of form and content. For this reason, it is emphasized "intertextuality", which is one of the elements of "textuality". The fact that Ferâhî gifted this work to Muslim Turkish children was found important as it shows that he wrote "poetry with a purpose". As a Resûlt, he dealt with both individual and social issues in his poems and made an important contribution to the Turkish poetry tradition. Ferâhî's work named "Manzum Hikâye-i Velâdet-i Resûl" was examined and based on this work, it was concluded that he was an important pen poet who continued the tradition of writing "mawlid" in the 20th century.
Ferâhî Minstrel Manzum Hikâye-i Velâdet-i Resûl The Prophet Mohammad Mawlid
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Türk dili, kültürü ve edebiyatı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Şubat 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 26 |