The art of setting quotations skillfully to the speech from the Qur'an and hadiths without any reference in order to revive and make the speech cute and embellish and support the expression is called as citation (iktibas) in Arabic rhetoric. It is not considered appropriate to only make long quotations, and it is not accepted as a citation (iktibas) to say "Allah and the Prophet said so" or to use the words in the Qur'an and hadiths alone. Citation has been known since the early days of Islam, even the Prophet Muhammed made citations from the Qur'an in his prayers and hadiths. Speeches that were not embellished with the Qur'an and hadith were seen as " betrâ " (incomplete, infertile). When the presentations of the orators did not contain citations, they were criticized as if these presentations included a little bit of the Qur'an, their owners would have been the greatest orators of the Arabs. Citation, which was considered within the subject of compensation until the twelfth century, began to be called as citation from the Qur'an and hadith since this century. While citations on topics such as khutbah, speech, na't, ahid, mev'iza were considered acceptable and the citations in parables, ghazals and treatises were considered permissible, citing expressions of Allah for people or citing from th Qur’an in speeches and poems that were seen as obscene were not considered appropriate. Citation (iktibas) in Arabic, which is divided into three main parts as meânî, beyân and bedî‘ science, is included in bedî‘ part in muhassinât-ı lafziye (those that make the speech nice) topics. First of all, the lexical and terminological meanings of citation will be given in this study. Then, the place of this art in the science of rhetoric and the arts related to citation will be discussed.
Arap dili belâgatında kelama canlılık ve sıcaklık katmak, ifadeyi güzelleştirip ve pekiştirmek amacıyla kaynak göstermeden Kur’ân ve hadisleden yapılan alıntıları söz arasına ustalıkla yerleştirme sanatına iktibâs adı verilmektedir. Yalnız uzun alıntıların yapılması uygun görülmediği gibi “Allah ve Peygamber şöyle buyurdu” demek ya da Kur’ân ve hadislerde geçen lafızları tek başına kullanmak iktibâs olarak kabul görmemiştir. İslam’ın ilk zamanlarından beri iktibâs konusu bilinmektedir hatta Hz. Peygamber bile dualarında ve hadislerinde Kur’ân’dan iktibâslar yapmıştır. Kur’ân ve hadisle süslenmeyen hitabeler, “betrâ” (güdük, bereketsiz) olarak görülmüştür. Hatiplerin sunumları iktibâs içermediğinde şayet bu sunumlar Kur’ân’dan bir miktar bir şeyler ihtiva etseydi bunların sahipleri Arapların en büyük hatipleri olurlardı gibi eleştiriler almıştır. On ikinci yüzyıla kadar tazmin konusu içerisinde değerlendirilen iktibâs, bu yüz yıldan itibaren Kur’ân ve hadis tazminine iktibâs denmeye başlanmıştır. Hutbe, hitabe, na‘t, ahid, mev‘iza gibi konularda iktibâslar makbul; kıssa, gazel ve risâlelerdeki iktibaslar mübah sayılırken Allah’ın zâtına nisbet edilen ifadeleri insanlar için iktibâsta bulunmak ya da müstehcen görülen hitabe ve şiirlerde Kur’ân’dan iktibâslar yapmak uygun görülmemiştir. Meânî, beyân ve bedî‘ ilmi olarak üç ana kısma ayrılan Arap dili belâgatında iktibâs, bedî‘ bölümünde muhassinât-ı lafziyye mevzuları arasında yer almaktadır. Bu çalışmada öncelikle iktibâsın lügat ve ıstılahî anlamları verilecektir. Daha sonra bu sanatın belâgat ilmindeki yeri ve iktibâsla ilişkili sanatlar üzerinde durulacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Aralık 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 27 Ekim 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 2 Sayı: 2 |