Her şeyin sanat nesnesi olarak kullanılabileceği felsefesini içinde barındıran Dada hareketi aslında I. Dünya Savaşı’nın vahşetini ve bu vahşetin yaşanmasına izin veren dünyayı protesto eden bir anti-sanat hareketidir. Bu bağlamda tüm sanat biçimlerini ve formüllerini sorgulayan Dadacılar, sonunda sanatın yeni biçimlerini yaratmışlardır. 1923 yılında etkisini kaybeden Dada hareketi aslında hiç son bulmamış, 20.yy.ın birinci yarısında ortaya çıkan modern sanat hareketlerinin temellerinde, biçimsel özelliklerinde kendini göstermeye devam etmiştir. Özellikle 1960’larda görülen Fluxus ve Hapenning hareketleri öncü olarak Dada’dan etkilenmiştir. Ayrıca 1970’lerden sonra görülen yapıbozumcu anlayış Dada’nın sadece 20.yy.ın başında görülen sanat akımlarını etkileyen bir hareket olmadığını kanıtlar niteliktedir. Dada’nın ortaya çıkışıyla birlikte, sanat terimi, farklı görsel anlatımlarla genişlemiş, eski anlamından daha farklı bir görünüme bürünmüştür. Sanatın tüm dallarını etkileyerek yeni yönelimlere sebep olduğu gibi, tasarım alanına da bambaşka bir görsel anlatım tarzı kazandırmıştır. Özellikle kolaj ve fotomontaj teknikleri aracılığıyla da bambaşka bir görsel dil yaratmıştır. Günümüz ve yakın geçmişin önemli tasarımcılarının çalışmalarında da Dada hareketinden direk olarak etkilenmeler görülmektedir. Bu makalede, bu bağlamda incelenen örnekler doğrultusunda, Dada hareketinden etkilenen modern tasarım sanatının geldiği yer tartışılacaktır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 24 |