ALİEFENDİOĞLU, Yılmaz; 2001, “Hukuk-Hukukun Üstünlüğü-Hukuk Devleti”, Ankara Barosu Dergisi, II:25-33.
BOZKURT, Ömer, Turgay ERGUN ve Seriye SEZEN, 1998, Kamu Yönetimi Sözlüğü, TODAİE Yay., Ankara.
COPE, Stephan-Frank LEISHMAN-Peter STORIE, 1997, “Globalization, New Public Management And The Enabling State”, International Journal Of Public Sector Management, 10,6: 444-460.
DUNSIRE, Andrew, “Administrative Theory in the 1980’s:A Viewpoint”, Public Administration,73:25-35.
EMRE, Cahit, 2002, “Değişen Kamu Yönetimi Anlayışı ve Mülki İdare Amirliğinin Geleceği”, İyi Yönetim arayışında Türkiye’de Mülki İdarenin Geleceği, Cahit Emre (Ed.), Ankara: TİAV. 301-308.
ERYILMAZ, Bilal, Kamu Yönetimi, İstanbul.
FAULKS, Keith, 1999, Political Sociology, USA: New York Un. Press.
FREDERICKSON, H. George- Kevin B. SMİTHL, 2003, The Public Administration Theory Primer, USA:Westview.
GREEN, Richard T. And Lawrence HUBBELL, 1996, “On Governance and Reinventing Government”, Refounding Democratic Public Administration, Modern Paradoxes, Post Modern Challenges, G. WAMSLEY (Ed.), USA: Sage. 38-67.
GÜLER, B. Ayman, 2000, “Devletin Yeniden Yapılandırılması” Yerel Gündem, II, 9:4-12.
HABİTAT II İSTANBUL 5 Ülke Raporu, Yönetişim Alt Bölümü, İstanbul.
KETTL, F. Donald, 2000, “The Transformation of Governance: Globalization, Devolution And The Role Of Government”, Public Administration Review, 60, 6:488-498.
KICKERT, Walter J. M., 1997a, “Public Governance in the Netherlands: An Alternative Administration, 75:731-752. Anglo-Amerikan
Managerialism”, Public
KICKERT, Walter J. M., 1997b, “Anglo-Saxon Public Management and European Governance:The Case of Dutch Administrative Reforms”, Jan-Erik LANE (Ed.), Public Sector Reform Rationale, Trends and Problems, England:Sage Publications. 168-187.
KIRLIN, John J., 2001, “Big Questions For A Significant Public Administration”, Public Administration Review, 61, 2:140-144.
LANE, Jan-Erik, 2000, New Public Management, Routledge, London, England, 2000.
MALİYE BAKANLIĞI, İyi Yönetişimin Temel Unsurları, Ankara.
OTT, J. Steven and Doug GOODMAN, 1998 “Government Reform Or Alternatives To Bureaucracy? Thickening, Tider And The Future of Governing”, Public Administration Review, 58, 6.
O’TOOLE, Jr. Lavrence, 1997, “The implications for democracy in a networked bureaucratic world”, Journal of PA Research & Theory, 7, 3:443-460.
OSBORNE, David and Ted GAEBLER, 1992, Reinventing Government: How the Entrepreneurial Spirit Is Transforming the Public Sector. USA: Penguin Books.
PETERS, B. Guy And John PIERRE, 1998, “Governance without government? Rethinking Public Administration”, Journal of PA Research&Theory, 8, 2:223-244.
STOKER, Garry, 1998, “Governance As Theory: Five Positions”, International Sociel Science Journal, 50, 1:17-29.
ŞAYLAN, Gencay, 1996, “Bağımsız Bir Disiplin Olarak Kamu Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi, 29, 3:3-16.
ŞAYLAN, Gencay, 2000, “Kamu Yönetimi Disiplininde Bunalım ve Yeni Açılımlar Üzerine Düşünceler”, Amme İdaresi Dergisi, 33, 2:1-21.
WILLS, Jenny, 1995, “Community Alliances and The New Governance”, Australian Journal of Public Administration, 54 3:376-381.
WOLF, James F., 1996, Moving Beyond Prescriptions Making Sense of Public Administration Action Contexts” Gary L. WAMSLEY (Ed.), Refounding Democratic Public Administration, Modern Paradoxes, Post Modern Challenges, USA:Sage.141-167.
TEKELİ, İlhan, 1996, “Yönetim Kavramı Yanısıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine”, Sosyal Demokrat Değişim, 3:45-54.
YILMAZ, Osman, 2001, Kamu Yönetimi Reformu, Ankara:DPT Yay.
YÜKSEL, Mehmet, “Yönetişim Kavramı Üzerine”, Ankara Barosu Dergisi, 58, 3:145-159.
STRATEJİK PLANLAMANIN TEMELLERİ VE TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE
UYGULANMASINA YÖNELİK ÖNERİLER Harun GÜRER
Günümüzde örgütler çok çeşitli nedenlerle değişik düzeylerde plan
hazırlamaktadırlar. Örgütleri plan yapmaya iten en önemli faktör, şüphesiz
varlıklarını sürdürebilmek ve daha iyi bir gelecek tasarlama kaygısıdır. Bu
nedenle planlama, yönetimin fonksiyonlarının ayrılmaz bir parçasıdır ve
karmaşıklığı ve riski karşılamak için her örgüt plan yapmak zorundadır.1 Tüm örgütler uzun vadede varlıklarını devam ettirebilmek ve
gelişmek için makro ve mikro çevreleriyle fonksiyonel bir bağ kurmalıdırlar.
Bir örgüt, iç kaynak ve kabiliyetlerini kullanarak dış çevreye adapte olmak
için çevresel koşulları doğru anlamalıdır. Stratejik planlama yaklaşımı bu
noktada örgütlere temel prensipleri sağlamaktadır. 1- Stratejik Planlama Kavramı Stratejik planlama; örgütün ne olduğu, ne yaptığı ve neyi neden
yaptığına şekil veren ve yol gösteren temel kararları ve eylemleri üretmek için
disipline edilmiş bir çabadır.2 Stratejik planlama bir örgütün günlük faaliyetlerine yön ve anlam
sağlayan bir araç olup örgütün değerlerini, mevcut durumunu ve çevresini
değerlendirip bu faktörleri örgütün arzulanan gelecek durumu ile ilişkilendirir. Stratejik planlama, kendine özgü bir metodolojisi olan ve belirli
süreçlerin birbirini takip ettiği planlı bir yapıya sahiptir. Gelişigüzel olmayıp
sistemli bir yapıdır.
Stj. Hazine Kontrolörü
Can, T., Kamu Kuruluşları İçin Stratejik Planlama, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1996, s. 8
Bryson, John, M., Strategic Planning for Public and Nonprofit Organizations, Jossey-Bass
Yönetim şeklimiz ve tekniklerimiz neler? Müşterilerimiz kimler?...) 2- Biz ne olmak istiyoruz? (Hangi alanda iş yapmak istiyoruz? İnsan kaynaklarımızı hangi
seviyeye getirmek istiyoruz? Teknolojimizi nasıl geliştireceğiz?...) 3- Hedeflerimize nasıl ulaşacağız? (İnsan kaynakları, teknoloji, finansman ve yönetim stratejilerinin
hedeflere ulaşmak için nasıl kombine edileceği bu aşamada belirlenecektir.) ABD’nin lider yönetim danışmanlık şirketlerinden
Bain&Company’nin, on iki yıldan beri geleneksel olarak yaptığı “Yönetim
Araçları (Management Tools) Anketi” stratejik planlamanın günümüzde
yaygın olarak kulanılan bir yönetim aracı olduğunu göstermektedir. 2005
yılında beş kıtadan 960 büyük şirket üzerinde yapılan ve şirketlerin en fazla
kullandıkları yönetim araçlarını ve kullanılan yönetim araçlarının tatmin
düzeyini belirlemeye yönelik anketin sonuçları; stratejik planlamanın yüzde 79
kullanım sıklığı ve 5 puan üzerinden 4,14 tatmin düzeyi ile birinci sırada yer
aldığını göstermektedir.5
Can, T., a.g.e., s. 13
Kamu İdareleri İçin Stratejik Planlama Kılavuzu, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatı, Haziran 2006, Web: http://www.sp.gov.tr/documents/Sp-Kilavuz2.pdf
Ünaldı, H., Zirvenin Yol Haritası, Başarı Yayımcılık, İstanbul, 2006, s. 19-20. Anket sonuçlarına
yılında yayımlanan, Alfred Chandler’ın “Structure and Strategy” adlı
kitabıdır. Yazar kitabında, bir organizasyonun strateji kurgusu ile örgütlenme
yapısı arasındaki bağlantıyı incelemiştir. Bir diğer önemli eser 1965 yılında
yayımlanan I. Ansoff’un “Corporate Strategy” isimli kitabıdır.6 Stratejik planlamanın kökleri, II. dünya savaşından sonra işletmelerde
uygulanmaya başlanan uzun vadeli planlama çalışmalarına kadar uzanır. Uzun
vadeli planlar o dönemde analitik bir düşünce tarzından ziyade, karşılaşılan
güncel olayların geleceğe dönük olarak tahmin edilmesinden ibaretti. Bir
anlamda istatistik tekniklerle olayların geleceğe uzandırılmış bir görüntüsü
durumundaydı. Bu durumun doğal sonucu olarak, gelecekte nelerle
karşılaşılacağı uzun vadeli planlamanın ana amacıydı. Böylece örgütün uzak ve
yakın çevresinde neler olabileceği, nasıl bir gelecekle karşılaşılabileceği
dolayı önemlidir diyebiliriz. Yöneticilerin stratejik planlamayı nasıl tanıdıkları ve stratejik
planlamaya neden yöneldikleri konusunda yapılan araştırmalar, yöneticilerin
daha önce uyguladıkları stratejik planlamaların olumlu sonuçları nedeniyle
stratejik planlamaya yöneldiklerini ortaya koymuştur. Popüler yönetim literatürü stratejik planlamanın önemini misyon
vizyon ve tüm örgütler için yön belirleme kavramları üzerine odaklanmasıyla
açıklamaktadır. Stratejik planlama değişen çevreye uyum sağlama özelliğinin dışında
örgütlere bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip etme şansı vermesiyle de
önemlidir. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler değişen çevrenin bir parçasıdır.
Çevresel değişiklikler içinde en önemle takip edilmesi gerekenlerin başında
Can, T., a.g.e., s. 15-16
Özdemir, B., Stratejik Yönetim ve Stratejik Planlamanın Türk Kamu Yönetiminde
Uygulanabilirliği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Çevrenin, teknolojik gelişmelerin, ana politikaların, amaçların ve hedeflerin
incelenmesi ve bunlara ulaşabilmek için gerekli stratejilerin tayini örgüt üst
yönetimi için vazgeçilmemesi gereken bir yönetim faaliyetidir. Daha fazla
alternatifi keşfederek, daha iyi ve hızlı kararlar almak ve böylece etkin planlar
yapmak stratejik planlamayla kolaylaşır. Stratejik planlama, yöneticilerin kendini, sistemi, amaçları ve
kaynakları değerlendirip uygun karar almasını sağlayan bir araçtır. Stratejik
planlama sayesinde; fikirler için tutarlı bir çerçeve oluşturmak, fırsat ve
tehditleri değerlendirmek, kurumun güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek, çeşitli
stratejilerin test edileceği kriterleri belirlemek, trendlerin izlenmesini sağlamak
ve portatif olmak, kişileri düşünceye sevk etmek, kısa ve uzun vadeli
kararların uyum içinde olmasını sağlamak, optimum kaynak tahsisini
gerçekleştirmek mümkündür. 4- Stratejik Planlamanın Örgüte Sağlayacağı Yararlar Stratejik planlamanın örgütlere çok farklı yararlar sağlayabileceği
konunun uzmanı olan birçok yazar tarafından ifade edilmiştir. Bu yararlardan
başlıcaları şunlardır:10 Stratejik planlamanın örgüte sağlayacağı yararlardan ilki ve belki de en
açık potansiyel yararı stratejik düşünce ve stratejik eylem yeteneğini
geliştirmesidir. Bu fayda; sırasıyla, örgütün dış ve iç çevresi ve çeşitli
aktörlerin ilgileri hakkında daha sistemli bilgi toplamaya, örgütsel öğrenmenin
artmasına, örgütün gelecekteki yönünün aydınlanmasına ve örgütsel
önceliklerin oluşturulmasına rehberlik eder.
Bryson, J., M., a.g.e., s. 7 İkinci olarak, stratejik planlama karar vermede iyileştirmeler sağlar.
Stratejik planlama dikkatini bir örgütün karşılaştığı hayati konular ve güçlükler
üzerine yoğunlaştırır ve anahtar karar vericilerin bu konuda neler yapmaları
gerektiğini hesaplamalarına yardımcı olur. Stratejik planlama böylece
örgütlere, stratejik amaçlarını tanımlamalarında ve açıkça bildirmelerinde
gelecek sonuçların ışığında bugünün kararlarını almalarında, karar vermede
tutarlı ve savunulabilir temel geliştirmeleri ve sonrasında ortaya çıkan kararları
düzeyler ve işlevler üzerinden koordine etmelerinde yardım eder. Sonuç
olarak; stratejik planlama, örgütlerin kontrolü altındaki alanlarda en üst
düzeyde yargılama yapabilmelerine yardım eder. Stratejik planlamanın üçüncü yararı olan geliştirilmiş örgütsel
duyarlılık ve iyileştirilmiş performans ilk iki yarardan doğmaktadır. Stratejik
planlamaya yer veren örgütler başlıca örgütsel konuları aydınlatmaya ve
tanımlamaya cesaretlenirler, iç ve dış taleplerle baskılara akıllıca karşılık
verirler ve hızla değişen durumları etkili biçimde idare etmeye yönelirler. Söz
konusu olan sadece düşünmek değil; stratejik düşünmek ve davranmaktır. Nihayetinde, stratejik planlama doğrudan örgüt çalışanlarına yarar
sağlamakta, politika yapıcılar ve anahtar karar vericilerin rollerini daha iyi icra
etmelerine, sorumluluklarını yerine getirmelerine ve takım çalışması ile
uzmanlığın örgüt üyeleri arasında güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır. Stratejik planlama tüm bu yararları sağlayabilir, ancak sağlayacağının
garantisi de yoktur. Doğrusu herhangi bir örgütün stratejik planlamanın
yararlarının hepsini veya çoğunu ilk uygulamada veya stratejik planlamanın
birçok devresinden sonra görmesi fazla muhtemel değildir. Zira, stratejik
planlama basit bir biçimde kavramlar, işlemler ve araçlar bütünüdür. Liderler
yöneticiler ve planlamacılar stratejik planlamayı nasıl uygulayacakları hakkında
çok dikkatli olmak zorundadır. Çünkü onların başarısı en azından süreci özel
durumlara nasıl uyduracaklarına bağlıdır. Sürecin farklı durumlarda nasıl
uygulanacağı üzerinde ise stratejik plan yalnızca yeterli sayıda anahtar karar
verici ve planlamacı tarafından desteklendiğinde ve içinde bulunulan durumda
ayrıntılarıyla sağduyu ve duyarlılıkla uygulandığında işler. Özellikle, çok zor
stratejik sorunlar ele alındığında, başarı asla garanti edilemez.11 Örgüt misyonu ve gelecek üzerine sistemli bir düşünme süreci olan stra
tejik planlamanın örgütlere sağlayabileceği diğer yararlar şu şekilde sıralanabilir:12
Bryson, J., M., a.g.e., s. 7
Demir, T., a.g.e., s. 24
Özdemir, B., a.g.e., s. 36
Göktekin, İ., Y., Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde (Kobi’lerde) Stratejik Planlama ve Bir
Uygulama, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler
Vizyonlarını açıkça ortaya koyan ve örgütün kalite faaliyetleri üzerinde
odaklaşmasını sağlayan stratejik kalite planlarına sahip örgütler kalite
açısından çarpıcı gelişmeler elde etmektedirler.18 7- Stratejik Planlama Süreci Stratejik planlama belirli süreçlerin birbirini takip ettiği planlı ve
sistemli bir yapıya sahiptir. Stratejik planlama süreci kendi içinde kurumsal
yükümlülükler, misyon, vizyon, iç çevre etüdü, dış çevre etüdü, SWOT
analizi, stratejik amaçlar, stratejik meseleler kavramlarını barındırır. Ancak her
Özdemir, B., a.g.e., s. 35-36
Tozar, G., Etkin Bir Stratejik Planlama Aracı Olarak Kıyaslama, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1999, s.16
Bankası ile imzalanan 1. Program Amaçlı Mali ve Kamu Sektörü Uyum
Kredi Anlaşması (PFPSAL-1) ile olmuştur.19 Bu çerçevede 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
ile kamuda stratejik planlama uygulamasının yasal altyapısı oluşturulmuştur. “Stratejik planlama” 5018 sayılı Kanun ile kamu idarelerinin planlı
hizmet sunumu, politika geliştirme, belirlenen politikaları somut iş
programlarına ve bütçelere dayandırma ile uygulamayı etkili bir şekilde
Yılmaz, K., Kamu Kuruluşları İçin Stratejik Planlama Uygulaması, Sayıştay Dergisi, Sayı
Büyükşehir Belediyesi Kanunları ile nüfusu 50.000’in üzerindeki tüm
belediyeler stratejik plan hazırlamakla yükümlü kılınmıştır. Ayrıca 5302 sayılı
İl Özel İdaresi Kanunu ile il özel idarelerine de stratejik planlama
yükümlülüğü getirilmiştir. 5018 sayılı Kanunda, stratejik plan hazırlamakla yükümlü olacak kamu
idarelerinin ve stratejik planlama sürecine ilişkin takvimin tespitine, stratejik
planların kalkınma planı ve programlarla ilişkilendirilmesine yönelik usul ve
esasların belirlenmesine Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yetkili
kılınmıştır. Bu çerçevede “Kamu İdarelerinde Stratejik Planlamaya İlişkin
Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”20 hazırlanmıştır. Ayrıca kamu
idarelerine stratejik planlama sürecinde yol göstermek üzere DPT
Müsteşarlığı tarafından “Kamu İdareleri İçin Stratejik Planlama Kılavuzu”21
hazırlanmıştır. Yine Kanunla, kamu kurumlarının stratejik yönetim ve planlama
faaliyetlerini organize etmek üzere Strateji Geliştirme Birimleri
oluşturulmuştur. Kanunda stratejik planlama performans esaslı bütçeleme ile bir arada
ele alınmıştır. Kanuna göre; kamu kurumları bütçelerini stratejik planlarına
stratejik planlarında yer alan misyon, vizyon, stratejik amaç ve hedeflerle
uyumlu ve performans esasına dayalı olarak hazırlayacaklardır. Performans
göstergeleri kamu kurumlarının bütçelerinde yer alacak ve performans
denetimleri bu göstergeler çerçevesinde gerçekleştirilecektir.
Mayıs 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Kılavuza http://www.sp.gov.tr/documents/Sp-Kilavuz2.pdf elektronik adresinden ulaşılabilir. Performans esaslı bütçelemeye ilişkin çalışmalardan ise Maliye
Bakanlığı sorumlu olup, Bakanlık tarafından “Performans Esaslı Bütçeleme
Rehberi (taslak)”22 hazırlanmıştır. Özetle; Kamu Yönetimi Reformunun ana ayaklarından biri olan 5018
sayılı Kanun çerçevesinde kamu idarelerine stratejik planlama yapma
yükümlülüğü getirilmiş ve stratejik planlama kamu reformunun bir aracı
olarak düşünülmüştür. Kanımızca bu süreçte dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıda
belirtilmiştir: Öncelikle kamu kurumlarının stratejik planlamaya yönelik eğitim
ve altyapı eksiklikleri giderilmelidir. DPT Müsteşarlığının ve Maliye Bakanlığının mevzuata ve
uygulamaya yönelik çalışmalarının koordinasyonu sağlanmalıdır. 5018 sayılı Kanunla getirilen düzenlemelerin bir bütün halinde ele
alınması sağlanmalıdır. Kilit noktada yer alan karar alıcıların tümüne ve personelin
geneline yeni planlama ve bütçeleme sistemi hakkında eğitimler düzenlenerek
personel bilgilendirilmelidir. Personelin yeni planlama sistemini benimsemesi ve sahiplenmesi
sağlanmalıdır. Stratejik planlama çalışmalarına personelin katılımı sağlanmalıdır. Stratejik planlama sürecinin güçlü liderler ve karar alıcıların
Stratejik planlama sayesinde fırsat ve tehditleri değerlendirmek, kurumun
güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek dikkatleri örgütün karşılaştığı hayati
konular ve güçlükler üzerine yoğunlaştırmak mümkün olur. Stratejik planlama
örgütsel öğrenmeyi arttırarak öğrenen organizasyonlar oluşmasına, uzun
vadeli stratejiler oluşturulmasına, örgütün amaç ve hedeflerinin
belirlenmesine, örgütsel öncelikler arasında bir sıralama yapılmasına ve
öncelikli alanlarda yoğunlaşmaya, örgüt ile çevresi, amaç ve kaynakları
arasında bir bağ kurulmasına böylece kaynakların etkili ve verimli
kullanılmasına yardımcı olur. Sistemin kilit karar alıcılar ve personel tarafından sahiplenilmesi ve
çalışmalarda kamu tarafından üretilen mal ve hizmetlerin kalitesinin
arttırılmasının hedef alınması 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile Türk kamu yönetiminde uygulanmaya başlanan stratejik planlama çalışmalarının başarılı olmasını sağlayacak temel faktörlerdir. Ancak daha da önemli olan nokta; değişimi ve gelişimi önce akıllarda ve zihinlerde gerçekleştirmektir. Çalışmalar başarıyla ve bir bütün olarak uygulandığı takdirde; kamu kaynaklarının stratejik önceliklere göre dağıtılmasını ve etkin kullanımını izlemeyi, hesap verme sorumluluğunu geliştirmeyi, idarenin hizmetlerinin kalitesini arttırmayı ve müşteri odaklılığı sağlayacaktır. Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1996
Demir, T., Küreselleşen ve Yoğunlaşan Rekabet Ortamında Kamu ve Özel Sektör Örgütlerinde Stratejik Yönetimin Yeri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2001
Göktekin, İ., Y., Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde (Kobi’lerde) Stratejik Planlama ve Bir Uygulama, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2003
Kamu İdareleri İçin Stratejik Planlama Kılavuzu, T.C. Başbakanlık Devlet Planlama http://www.sp.gov.tr/documents/Sp-Kilavuz2.pdf Teşkilatı, Haziran 2006, Web
Özdemir B., Stratejik Yönetim ve Stratejik Planlamanın Türk Kamu Yönetiminde Uygulanabilirliği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1999
Tozar, G., Etkin Bir Stratejik Planlama Aracı Olarak Kıyaslama, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1999
Ünaldı, H., Zirvenin Yol Haritası (Baskıda), Başarı Yayımcılık, İstanbul, 2006
Yılmaz K., Kamu Kuruluşları İçin Stratejik Planlama Uygulaması, Sayıştay Dergisi, http://www.sayistay.gov.tr/yayin/dergi/dergi1.asp?id=50 Sayı: 50-51, 2003, Web
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDE
FEDERAL DEVLETE AİT TAŞINMAZ
MALLARIN YÖNETİMİ Taner TURAN I. GİRİŞ
Hazineye ait taşınmaz malların yönetiminde nasıl bir politika takip
edilmesi gerektiği sık sık tartışma konusu olmaktadır. Ancak bu tartışmalarda
gelişmiş ülkelerde devlete ait taşınmaz malların nasıl yönetildiği konusuna pek
değinilmemektedir. Oysa bu konuyla ilgili diğer ülkelerdeki uygulama ve
düzenlemelerin ülkemiz açısından da dikkate değer ve yararlı olabileceği
açıktır. Taşınmaz mal yönetiminde elbette tarihi, coğrafi ve ekonomik
koşullar önemli bir rol oynadığından, devletler bazı konularda farklı
politikalar uygulayabilmektedirler. Ancak bu, devlete ait malların yönetiminde
en azından, bazı ortak noktaların hatta çözümlerin bulunmadığı anlamına
gelmemektedir. Bu yazının konusu Amerika Birleşik Devletlerinde federal
devlete ait taşınmaz malların yönetimi, hukuksal durumu ve bu konudaki
yetkili kuruluşlardır. Bilindiği üzere Amerika Birleşik Devletleri federal bir yönetim
sistemine sahiptir. Bir federal devlet ve her eyaletin kendi federe (eyalet)
devleti bulunmaktadır. Dolayısıyla federal devlete ait taşınmaz mallar olduğu
gibi eyalet devletlerine ait taşınmaz mallar da bulunmaktadır. Ancak hiç
şüphesiz federal devletin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mal miktarı bütün
eyalet devletlerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların toplamından çok
daha fazladır. Hem bu sebeple, hem de eyalet devletlerinin sayısal çokluğu ve
bunların tamamıyla ilgili sağlıklı bilgiler edinilmesinin fiziksel olarak imkansız
olması gibi nedenlerle, sadece federal devlete ait taşınmaz mallar üzerinde durulacaktır. ABD’deki toplam toprakların yaklaşık %29’u federal devletin yöne
timi altındadır. Federal devlete ait taşınmaz malların yönetimiyle ilgili başta
yılında çıkarılan Federal Toprak Politikası ve İdaresi Kanunu (Federal
Maliye Bakanlığı Milli Emlak Başkontrolörü
Land Policy and Managment Act) olmak üzere çok sayıda kanun bulunmak
tadır. Federal devlete ait topraklar konusunda Toprak Yönetim Bürosu (The
Bureau Of Land Managment), binalar konusunda ise Genel Hizmetler İdaresi
(General Service Administration) genel yetkili kuruluşlar olmakla beraber çok
sayıda kuruluş söz konusu taşınmaz malları yönetme görev ve yetkisine sahiptir. Bu yazıda ABD’de federal devlete ait toprakların tarihi gelişimi, söz
konusu malların günümüzdeki hukuksal durumu, idaresi ve yetkili kuruluşlar
incelenmekte ve son olarak da ulaşılan sonuçlar hakkında genel bir
değerlendirme yapılmaktadır. II. FEDERAL DEVLETE AİT TOPRAKLARIN TARİHİ GELİŞİMİ Amerika Birleşik Devletlerinde federal devlete ait toprakların tarihi
gelişimi kabaca üç dönem şeklinde ele alınabilir: Edinim, tasfiye ve nihayet
koruma - yönetim dönemleri. Elbette herhangi bir dönem sadece edinim
tasfiye veya koruma ve yönetimden ibaret olmamış, genellikle bunların hepsi
bir arada uygulanmıştır. Değişik dönemlerde edinim, elden çıkarma veya
koruma-yönetim politikasından biri, bazen diğerleriyle çakışarak, federal
devlete ait taşınmaz mal idaresinde belirleyici olmuştur. a) Edinim Federal devletin 1780’li yıllarda başlayan arazi edinim dönemi 19’uncu
yüzyılın başında hız kazanmış, bu durum yaklaşık olarak 19’uncu yüzyılın son
çeyreğine kadar devam etmiştir. Belli bir dönem arazi edinimine ara
verildikten sonra, 20’inci yüzyılda tekrar az miktarda da olsa federal devletin
arazi edinimi sürmüştür. Federal devlet tarafından çok farklı yöntemlerle arazi edinilmiştir.
Amerika birleşik devletlerinin kuruluş yıllarında, birliğe katılmak isteyen eyalet
devletlerinden araziler edinildiği gibi, federal devlet tarafından satın alma
yoluyla da çok önemli miktarlarda arazi edinilmiştir. Örneğin bugün
Louisiana ve Florida eyaletlerinin bulunduğu araziler satın alınmak suretiyle
federal devlet tarafından iktisap edilmiştir. b) Elden Çıkarma Federal devletin 18’inci yüzyılın son yıllarında başlayan arazi elden
çıkarma dönemi 19’uncu yüzyılda hız kazanmış ve 1930’lu yıllara kadar da bu şekilde devam etmiştir. 1930’lu yıllardan sonra federal devlete ait arazilerin elden çıkarılması yavaşlamış, özellikle 20’inci yüzyılın son çeyreğinden itibaren, aşağıda daha detaylı bahsedilen Federal Toprak Politikası ve İdaresi
Kanunundan sonra, bazı istisnalar dışında federal devlete ait arazilerin elden
çıkarılması politikasına son verilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri yüzölçümünün çok önemli bir bölümü
federal devletin mülkiyetinde bulunmuştur. Clawson (1968), 50 eyalet
devletinin toplam arazi miktarının 2.298 milyon acre1 olduğunu, 442 milyon
acrenin hiçbir zaman kamu mülkiyetine girmediğini, 1.140 milyon acrenin
çeşitli yollarla kamu mülkiyetinden çıkarıldığını, 716 milyon acrenin kamu
mülkiyetinde kaldığını ifade etmektedir. Clawson (1951) federal topraklar
elden çıkarıldıkça kalan federal toprakların daha değerli hale geldiğini ileri sürmektedir. Federal devletin sahip olduğu taşınmazların elden çıkarılmasında
değişik yöntemler kullanılmıştır. Bu yöntemler arasında satış, eğitim, eyalet
devletlerine arazi transferi gibi çeşitli yollarla ve kamusal amaçlarla yapılan
transferler sayılabilir. 1841 yılında çıkarılan Pre-emption Kanunuyla arazileri
işgal edenlere belli koşullarla yerleşik oldukları arazileri satın alma konusunda
bir nevi öncelik tanınmıştır. Bu Kanunla bir arazi satışa çıkarıldığında bu
araziye yerleşmiş kişiye acresi 1.25 dolardan 160 acreyi geçmemek üzere ve
halihazırda 320 acreden fazla arazisi olmamak şartıyla, söz konusu araziyi
satın alma hakkı tanınmıştır. Federal devletin mülkiyetindeki arazilerin dağıtılmasında, 1862 yılında
çıkarılan The Homestead Kanunu önemli bir rol oynamıştır. Bu Kanuna göre
belli kişilere, idari masrafları karşılamak için alınan küçük bir bedel dışında
hiçbir bedel alınmaksızın arazi verilmesi kabul edilmiştir. Ancak tapu devri
için, arazi verilen (tahsis edilen) kişilerin 5 yıl boyunca ya arazide ikamet
etmeleri ya da araziyi işlemeleri şart koşulmuştur. Bu kanunla federal devletin
mülkiyetinden çıkarılan arazi miktarı yaklaşık 287 milyon acredir. Federal devlete ait olup çeşitli amaçlarla eyalet devletlerine verilen
arazi miktarı yaklaşık 328 milyon acredir. Bunların dışında federal devlete ait
arazilerden bir bölümü askeri hizmet karşılığında, demiryolu yapımı için vb.
nedenlerle elden çıkarılmıştır.
Acre: 0,404 dönüm(4047m2). Toprak Yönetim Bürosu Kamu Toprakları İstatistiklerine (2004) göre
2004 tarihleri arasında federal devlet tarafından toplam 1.276.380.000
acre arazi elden çıkarılmıştır. c) Koruma ve idare 19’uncu yüzyılın sonlarında ilk milli parkların, ormanların, doğal
yaşam alanlarının oluşturulmasıyla federal toprakların yönetim önceliklerinde
önemli bir değişiklik olmuştur. Bahsedilen toprakların yerleşim amaçlı
kullanımdan çekilmesiyle, Kongre tarafından kamu topraklarıyla ilgili politika
değişikliğine gidileceğinin ilk sinyalleri verilmiştir. Kongre söz konusu
toprakların yerleşim amacıyla kullanılması yerine bu toprakların farklı kaynak
değerleri nedeniyle kamu mülkiyetinde tutulmasının önemini kabul etmiştir.
Behan (1987) gibi bazı yazarlar, 1891 yılında çıkarılan Genel Gözden
Geçirme Kanununu, kamu topraklarının özelleştirme çabalarında sonun
başlangıcı olarak nitelendirmişlerdir. Federal devlete ait topraklarla ilgili olarak özellikle 1950’li yıllardan
sonra yoğun bir koruma-yönetim dönemine girilmiştir. 1976 yılında çıkarılan Federal Toprak Politikası ve İdaresi Kanunuyla
(Federal Land Policy and Managment Act) kamu topraklarında federal
devletin mülkiyetinin korunması ve bu toprakların federal devlet tarafından
yönetilmesi benimsenmiş ve bu doğrultuda hükümler getirilmiştir. III. FEDERAL DEVLETE AİT MALLARIN GÜNÜMÜZDEKİ HUKUKSAL DURUMU, İDARESİ VE YETKİLİ KURULUŞLAR Bu bölümde öncelikle federal devlete ait taşınmaz malların profili
ortaya konulacak daha sonra bu malların yönetimiyle ilgili temel
düzenlemelere değinilecek ve son olarak da yetkili ve görevli kuruluşlar
hakkında bilgi verilecektir. a) Federal Devlete Ait Taşınmaz Malların Profili Genel Hizmetler İdaresi Federal Taşınmaz Mal Profili (2004)
verilerine göre Eylül 2004 itibarıyla Amerika Birleşik Devletlerinin toplam
yüzölçümünün yaklaşık olarak yüzde 29’u federal devletin mülkiyetinde
bulunmakta olup federal devlete ait toplam arazi miktarı 653 milyon acre civarındadır. Mezkur verilere göre Eylül 2004 itibarıyla federal devletin sahip olduğu toplam bina sayısı 415852’dir. b) Temel Düzenlemeler Amerika Birleşik Devletlerinde federal devlete ait topraklarla ilgili en önemli ve temel düzenleme 1976 yılında çıkarılan daha sonra bazı değişikliklere konu olan Federal Toprak Politikası ve İdaresi Kanunudur. Bu
Kanunla kamu toprakları konusunda detaylı düzenlemeler yapılmıştır. Kanunun 1702’inci maddesinde bazı kavramlar tanımlanmıştır. Buna
göre çeşitli eyalet devletlerinin içinde Amerika Birleşik Devletlerine ait ve
İçişleri Bakanlığı Toprak Yönetim Bürosu tarafından yönetilen topraklar ve
bu topraklardaki çıkarlar kamu toprakları olarak tanımlanmıştır. Aşağıdaki
açıklamalar değerlendirilirken bu tanım dikkate alınmalıdır. Söz konusu Kanunun genel hükümler başlıklı 1nci altbölümünün
’inci maddesiyle; - Kamu topraklarının, arazi kullanım planı sonucu olarak spesifik bir
parselin elden çıkarılmasının milli bir çıkara hizmet edeceğine karar verilmesi
hariç, federal devletin mülkiyetinde tutulması, - Kamu topraklarının yönetiminde, kanun tarafından aksi belirtilme
dikçe, çoklu kullanım ve sürekli üretimin esas alınması, - Kamu topraklarının ilmi, tarihi, görsel, çevresel, ekolojik, su kaynak
larının ve arkeolojik değerlerin kalitesini koruyacak, uygun olduğunda belirli
kamu arazilerinin doğal durumlarını muhafaza edecek vb şekilde yönetilmesi, - Kamu topraklarının ülkenin yurtiçi maden, gıda, kereste ve lif
ihtiyaçları dikkate alınarak idare edilmesi, - Kanun tarafından aksi belirtilmedikçe, kamu topraklarının ve
bunlardaki kaynakların kullanılmasında piyasa değerinin esas alınması (tahsil edilmesi), Kabul edilmiştir. Görüldüğü gibi, söz konusu maddeyle kamu topraklarının elden
çıkarılması anlayışından, istisnalar dışında, kesin olarak vazgeçilmiştir. Ancak
tahmin edilebileceği gibi bu konudaki tartışmalar literatürde bitmemiştir.
Federal devlete ait arazilerin yerel idarelere devredilmesi veya özelleştirilme
sini savunan yazar ve akademisyenler bulunduğu gibi söz konusu arazilerin
mülkiyetinin federal devlette kalmasını savunanlar da bulunmaktadır. Örneğin
Nelson (1996) toprak yönetimi konusunda eyalet devletlerinin daha başarılı
olacağını ifade ederek Toprak Yönetim Bürosunun (BLM) yönetimindeki
federal toprakların eyalet devletlerine transfer edilmesi gerektiğini
savunmaktadır. Ancak O’Toole (1997) eyalet devletlerinin toprak yönetimleri
incelendiğinde bu devletlerin, federal bürokratlardan daha iyi yönetici
olmadıklarının görüldüğünü, temel problemin federal yönetimin yetersizliği
değil, doğal kaynakların siyasi yandaşlara tahsisi olduğunu ifade ettikten sonra
söz konusu arazilerin eyalet devletlerine transfer edilmesinin sadece politik
manipülasyonların gerçekleşme yerini değiştireceğini ileri sürmektedir. Terry L. Anderson, Vernon L. Smith, ve Emily Simmons (1999) genel
olarak federal toprakların verimsiz ve kötü yönetildiğini ileri sürerek bu
toprakların özelleştirilmesi gerektiğini ifade etmektedirler. Lehman (1995) ise
federal toprak yönetiminin oldukça iyi olduğunu, özelleştirme yanlılarının özel
toprak yönetiminin kamu toprak yönetiminde daha iyi olduğunu ispatlama
konusunda başarılı olamadıklarını belirtmektedir. Loomis (2005) ise söz
konusu araziler üzerinde federal mülkiyetin sürdürülmesi gerektiğini ileri
sürmektedir. Özellikle son dönemlerde, genel olarak, çevreci grup ve sivil
toplum örgütlerinin söz konusu toprakların federal devletin mülkiyetinde
tutulmasından yana tavır aldıkları gözlemlenmiştir. Bunun söz konusu grup
ve sivil toplum örgütlerinin kamu topraklarıyla ilgili federal karar mercileri
nezdinde daha etkili olabileceklerini düşünmelerinden kaynaklandığı
belirtilmektedir. Federal Toprak Politikası ve İdaresi Kanununun yukarda belirtilen
maddesinde “Çoklu kullanım” tanımlanırken bunun mutlaka en çok
ekonomik kazanç getiren veya birim üretimi sağlayan kullanım biçimlerinin
birleşimi demek olmadığı ifade edilmiştir. Bu noktanın önemli olduğu
düşünülmektedir. Kanunda kamu topraklarının kullanım planlarının yapılmasına ilişkin
düzenlemelere de yer verilmiştir. Vincent (2005) Toprak Yönetim Bürosunun
yönetimindeki tüm toprakların, Alaska’daki bazı yerler hariç, kullanım
planlarının olduğunu ifade etmektedir. Söz konusu Kanunun 1713’üncü maddesinde kamu topraklarının
satışına ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmaktadır. Bu maddeyle; - Federal devlete ait ve Toprak Yönetim Bürosu tarafından yönetilen
toprakların idaresinin ekonomik olmaması veya belirli bir amaç için edinilip, o
veya başka bir federal amaç için artık ihtiyaç duyulmaması ya da tasfiye edilmesinin önemli kamu amaçlarına hizmet edecek olması gibi nedenlerle elden çıkarılabileceği, - Yüzölçümü 2500 acreden daha büyük bir arazinin satışının
Kongreye bildirilmesi ve Kongrenin bu satışın uygun görülmediğine dair bir
karar almaması durumunda söz konusu arazinin satılabileceği
Federal devlete ait ve Toprak Yönetim Bürosu tarafından yönetilen
toprakların satışının İçişleri Bakanınca belirlenen piyasa değerinin altında
olmayan bir bedel üzerinden yapılabileceği, Hükme bağlanmıştır. Söz konusu Kanunun 1717’inci maddesinde, bu Kanun kapsamında
hiçbir arazi parçasının satış, takas veya bağış yoluyla Amerika Birleşik
Devletleri vatandaşı olmayan birine, şirketler açısından da, Amerika Birleşik
Devletleri veya herhangi bir eyalet devletinin (ABD’deki) kanunlarına tabi
olmayan şirketlere devredilemeyeceği belirtilmiştir. Kanunda kamu toprakları üzerinde otlatma izni ve kiralamasına
ayrıca yine söz konusu taşınmazlarla ilgili olarak yol hakkı (geçit veya bir tür
kullanım hakkı-“right of way”) verilmesine ilişkin detaylı düzenlemeler
yapılmıştır. Bu Kanunda ayrıca arazi edinimi, takas, devir vb. konular da
düzenlenmiştir. Mezkur Kanunun 1731’inci maddesinde, bu kanunun yürütülmesiyle
ilgili bir nevi genel yetkili kuruluş olan Toprak Yönetim Bürosu hakkında
düzenlemelere yer verilmiştir. Kanuna göre Toprak Yönetim Bürosunun en
yüksek idarecisi Direktördür. Toprak Yönetim Bürosu Direktörünün
Senatonun onayı (rızası) ve tavsiyesiyle Amerika Birleşik Devletleri Başkanı
tarafından atanacağı söz konusu maddenin a bendiyle hükme bağlanmıştır.
Toprak Yönetim Bürosu Direktörünün kamu arazileri ve doğal kaynaklar
yönetimi konusunda geniş bir bilgi birikimine ve önemli bir deneyime sahip
olması gerektiği yine aynı bendle hüküm altına alınmıştır. Toprak Yönetim
Bürosu Direktörünün kamu topraklarının yanında “doğal kaynak yönetimi”
konusunda geniş bir bilgi birikimine ve önemli bir deneyime sahip olması
gerektiği hükmü aslında şaşırtıcı değildir. Çünkü Toprak Yönetim Bürosu
tarafından yönetilen topraklar kereste, kömür, petrol, gaz, likit ve katı maden
üretimi vb. gibi son derece değişik amaçlı kullanımlara konu olmaktadır. Ayrıca söz konusu maddenin c bendiyle Direktörün yanı sıra bir ortak
direktör ve yardımcı direktörler ve diğer çalışanların atanması kabul edilmiştir. Görüldüğü gibi Federal Toprak Politikası ve İdaresi Kanunu kamu topraklarıyla ile ilgili detaylı düzenlemeler içermektedir. Ancak bilindiği gibi devlete ait taşınmaz mallar sadece arazilerden ibaret değildir. Kamu binalarıyla ilgili en önemli yasal düzenlemeler ise 1949 yılında çıkarılan
Federal Emlak ve İdari Hizmetler Kanunu, 1959 yılında çıkarılan ve 1972
ve 1988 yıllarında 3 önemli değişikliğe uğrayan Kamu Binaları
Kanunudur. Bu Kanunlarla kamu binalarının yaptırılması veya elden
çıkarılması gibi bir takım esaslar düzenlenmiştir. Genel Hizmetler İdaresine
kamu binalarıyla ilgili bazı genel yetkiler verilmiş, belirli istisnalar dışında
kamu binalarının Genel Hizmetler İdaresinin kontrolü altında olduğu ifade edilmiştir. Bu yasal düzenlemelerin yanında ayrıca federal taşınmaz malların
idaresiyle ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri Başkanlarının İdari Emirleri
bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarafından son olarak
sayılı İdari Emir yayınlanmıştır. Buna göre kamu kuruluşlarının
bünyelerinde kıdemli bir taşınmaz mal görevlisi atamaları zorunlu hale
getirilmiş ve atanacak bu görevlilerin yapması gereken işlemler belirtilmiştir.
Yine bu İdari Emirle federal kuruluşların bir varlık yönetim planı
hazırlamaları gerekli hale getirilmiştir. Ayrıca bu İdari Emirle Federal
Taşınmaz Mal Konseyi oluşturulmuş ve bu Konseyin yetki ve sorumlulukları
belirlenmiş, Konseyin, Genel Hizmetler İdarecisiyle birlikte çalışarak federal
taşınmaz mal yönetiminin verimliliğine karar vermeye yarayacak uygun
performans kriterlerini oluşturması gerektiği ifade edilmiştir. Bu kriterlerin
belirli kuruluşlarla ilgili taşınmaz mal edinim, bakım, onarım, yönetim ve
elden çıkarılmasıyla ilgili maliyet ve yararların değerlendirilmesini içermesi
gerektiği, ancak sadece bunlarla sınırlı olmayacağı belirtilmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde milli ormanların yönetimiyle ilgili en
önemli yasal düzenleme ise 1976 yılında çıkarılan Milli Orman Yönetim
Kanunudur (National Forest Management Act). Amerika Birleşik
Devletlerindeki ormanların önemli bir bölümü özel mülkiyette
bulunmaktadır. Adı geçen Kanunla çoklu kullanım ve sürekli üretim esasları
benimsenmiş, kullanım planları ve başka bazı hususlar düzenlenmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde, devlet mallarıyla ilgili hukuksal
düzenlemeler elbette yukarda belirtilenlerle sınırlı değildir. Daha önce de
belirtildiği gibi bu konuyla ilgili olarak Federal Toprak İşlem Kolaylaştırma
Kanunu, Genel Maden Yasası, Dinlenme ve Kamusal Amaçlar Yasası, Otlak
Kanunu gibi çok sayıda düzenleme bulunmaktadır. Bu yasal düzenlemelerin yanında bir başka noktanın daha altı çizilmelidir. Bugün Amerika Birleşik Devletlerinde kamu mallarının yönetimi konusunda son derece duyarlı ve etkili bir kamuoyu bulunmaktadır. Mesela
Toprak Yönetim Ofisinin yürüttüğü bazı faaliyetlere binlerce insan gönüllü
olarak katılmaktadır. Sadece kamu malları konusunda faaliyet gösteren sivil
toplum kuruluşları bulunmaktadır. Hatta bir sivil toplum kuruluşu tarafından
her yıl Milli Kamu Toprakları Günü düzenlenmekte, bugün de insanlar kamu
topraklarının geliştirilip güzelleştirilmesine yardımcı olmaya çağrılmaktadır.
Amerika Birleşik Devletlerinde kamu mallarının yönetimi konusu
değerlendirilirken bu duyarlı ve etkili kamuoyunun varlığı da mutlaka dikkate alınmalıdır. c) Yetkili Kuruluşlar ve Görevleri 1) Toprak Yönetim Bürosu (BLM) Toprak Yönetim Bürosunun kökleri 1785 yılında çıkarılan Toprak
Düzenlemesine ve 1787 yılında çıkarılan Northwest Düzenlemesine
dayanmaktadır. 1812 yılında Kongre tarafından Hazine Bakanlığı bünyesinde
Genel Toprak Ofisi, 1934 yılında çıkarılan Taylor Otlak Kanunuyla Amerika
Birleşik Devletleri Otlak İdaresi kurulmuştur. Daha sonra 1946 yılında
Amerika Birleşik Devletleri Otlak İdaresi, Genel Toprak Ofisiyle
birleştirilerek İçişleri Bakanlığı bünyesinde Toprak Yönetim Bürosu kurulmuştur. Toprak Yönetim Bürosu ilk kurulduğunda kamu arazilerinin yönetimi
konusunda ilgisiz ve birbiriyle çelişen 2000’den fazla kanunun bulunduğu
belirtilmektedir. Başka bir ifadeyle yukarda bahsettiğimiz Federal Toprak
Politikası ve Yönetim Kanunu çıkarılana kadar Toprak Yönetim Bürosunun
yönetiminde bulunan federal kamu arazileriyle ilgili toplu-birleşik bir yasal
düzenleme mevcut değildi. Günümüzde Toprak Yönetim Bürosu, en
önemlisi 1976 yılında çıkarılan Federal Toprak Politikası ve İdaresi Kanunu
olmak üzere, sorumluluğu altındaki kamu arazilerini değişik kanunlar
çerçevesinde yönetmektedir. Misyonu şimdiki ve gelecek kuşakların keyif alması ve kullanımı için
kamu topraklarının üretkenliğini, çeşitliliğini ve sıhhatini sürdürmek olan
Toprak Yönetim Bürosunun yönetiminden sorumlu olduğu arazi miktarı
takriben 262 milyon acredir, ki bu yaklaşık Amerika Birleşik Devletlerindeki
toplam toprakların 1/8’dir. Ayrıca, Toprak Yönetim Bürosu yaklaşık 700 milyon acrelik bir alandaki yer altı madenlerinin yönetiminden ve 388 milyon acrelik bir alandaki yangınları söndürme görevinden de sorumludur. Ayrıca
Toprak Yönetim Bürosunun 2006 mali yılı Bütçe Gerekçesine göre adı geçen
büro ücretli ve ücretsiz dinlenme tesisleri, kamp yerleri, barajlar, binalar, vb.
idare etmektedir. Toprak Yönetim Bürosu arazi edinimi, elden çıkarılması, kiralanması
kullanım ve otlatma hakkı verilmesi gibi birçok görev ve yetkiye sahiptir.
Ayrıca adı geçen Büronun koruma, toprak ve maden kayıtları tutma, yangın
söndürmeyle ilgili bazı yetki ve görevleri de bulunmaktadır. Diğer görevlerinin yanı sıra Toprak Yönetim Bürosu sorumlu olduğu
federal arazilerle ilgili olarak likit (petrol, gaz ve geothermal mineraller) ve katı
madenlerle ilgili kiralama yapma yetkisine de sahiptir. Loomis (2005) Toprak
Yönetim Bürosunun federal devlete ait madenlerinin yöneticisi olduğunu