İnsan davranışlarını, olan ve olması gereken
açısından ele alan çağdaş bilimsel araştırmalarda üç tür perspektifin
(natüralist, pragmatist ve toplumsal inşacı) ağırlıkta olduğu görülmektedir. Bu
bakış açılarının ortak özelliği, insan davranışlarını salt bilimsel bir
araştırma alanı içerisinde ve metafiziksel bir zeminden bağımsız olarak ele
almalarıdır. İnsanı, yeryüzündeki sıradan bir canlı gibi düşünen; onu biyolojik
varlığına indirgeyip, metafizik yönünü yadsıyan bu yaklaşımlar, Batı
felsefesinde metafiziğin, mutlak bilim karşısında yok sayılmasının bir sonucu
olarak ortaya çıkmıştır. Batı felsefesinden mülhem bu yaklaşımların aksine
İslam düşüncesi, insanı, herhangi bir varlık olarak görmemekte; onun bilincine,
duygularına, ahlâkî özelliklerine ve dolayısıyla metafiziksel niteliğine
sürekli vurgu yapmaktadır. Öyle ki İslâm düşüncesinin merkezinde yer alan Kur’ân-ı
Kerim, hem duyguları ele alan hem de duyguların nasıl ahlâkî değerlere
dönüşebileceği konusunda yol gösteren bunun da ötesinde okuyucusu ile duygusal
anlamda bağ kurabilen ilahi bir metindir. Bilgilendirici rehberliği,
muhatabının iç dünyasına seslenişi ve son derece etkili üslubuyla insanın hem
bilişsel hem duygusal hem de davranışsal (amelî) yönünü kavramaktadır. Akıl ve
kalp, onda hem ontolojik hem epistemolojik hem de aksiyolojik bir bütünlük
olarak sunulmaktadır. Bu çalışma, insanî duyguları ilgili Kur’ân kavramları
bağlamında felsefî bir analize ve yorumlamaya tabi tutarak ahlâkî değerlere
nasıl kaynaklık ettikleri hususunda orijinal çıkarımlar yapmayı hedeflemektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 28 Kasım 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 41 |