The synthesized view of philosophy, kalam and Sufism after Al-Ghazali had continued in Ottoman madrasa and scholarship life. During this process Fahreddin Râzî movement was effective, and there had been important studies made with independent works and exegesis or annotations. Thus, on one hand philosophical kalam concept, on the other hand Tahafut tradition and logic studies had been the elements, which provided the continuance of philosophical thought in Maasai manner. Besides that, the effect of the ishraqi philosophy, which had been established by Sohrevardi, continued with philosophers like Qutbuddin Razi and Davvani, and Sufi philosophy, which had been established by Ibn Arabi, had affected many philosophers. Scholars like Hızır Bey, Hayalî, Kestellî, Hocazâde, Alâaddin Tûsî, Taskopruluzade, Kemalpasazade, Kinalizade and Katip Celebi had contributed to philosophy-kalam-sufism relations greatly. However, in this article there is a limitation in terms of time; the subject of the article is being Ottoman philosophers and kalam scholars in the 16th Century. This century reflects an era, when Ottoman Empire was at the top in terms of philosophy and science, as well as other fields
İslâm düşüncesinin Gazzâlî’den sonra felsefe, kelâm ve tasavvuf ilimlerinin bir sentez haline gelmiş görünümü, Osmanlı medrese ve ilim hayatında devam etmiştir. Fahreddin Râzî ekolünün etkin olduğu bu süreçte, gerek bağımsız eserlerle, gerekse şerh ve haşiyelerle önemli çalışmalar yapılmıştır. Böylece bir taraftan felsefî kelâm anlayışı, diğer taraftan Tehâfüt geleneği ve mantık çalışmaları felsefî düşüncenin Meşşaî boyutta devamlılığını sağlayan unsurlardan olmuştur. Bunun yanında Sühreverdî’nin tesis ettiği İşrâk felsefesinin etkisi Kutbuddin Râzî ve Devvânî gibi düşünürlerde devam ederken, İbn Arabî’nin kurduğu tasavvuf felsefesi pek çok düşünürü tesiri altına almıştır. Hızır Bey, Hayalî, Kestellî, Hocazâde, Alâaddin Tûsî, Taşköprîzâde, Kemalpaşazâde, Kınalızâde ve Kâtip Çelebi gibi bilginler felsefe-kelâm-tasavvuf ilişkilerine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ancak makalede zaman bakımından bir sınırlamaya gidilmiş olup 16. yüzyıldaki Osmanlı felsefe ve kelâm bilginleri, eserleri ve düşünceleri konu edinilmiştir. Zira bu yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin diğer alanlarda olduğu gibi felsefe ve bilimde de zirvede olduğu bir dönemi yansıtmaktadır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Sayı: 34 |