Islamic Faith/îmân as the basic dynamics of morality in terms of Kinalizada Ali Chalaby - An Evaluation in the context of Kalam and Ethics – Kinalizada's (d. 979/1572) moral understanding and practice of morality, is not composed of only the value of integrity and behavior, but rather his moral system stems from its primary creed of îmân that can be stated as acknowledging God with full sincerity of heart whilst accepting all His attributes and their obvious corollaries. Because it is a concept that expresses the basis of religion, human actions, although apparently positive, that are devoid of this belief is not moral but however they can be defined as ideology. According to Kinalizada‟s perspective, morality is related with perfect faith. In this respect, ethics and moral actions, are resulted with perfect faith and sincerity. Ethics, is not the same of esence of faith but, it is confirmed perfect faith in terms of brings to actions in a moral dimensions, as provided by mental and physical integrity of human beings that innate disposition towards virtue, knowledge, sincerity and work done with this belief is called good deeds/al-amal as-salih. So Îmân and Islam are two different aspects of the same thing in terms of Kalam scholars. But according to Kinalizada, the concept of Islam in a way refers the most perfect because it is a form that belief turned into action form
Kınalızâde‟nin (ö. 979/1572) ahlâk telakkisinde ahlâk ve amel, mücerred değer ve davranış bütünlüğünden ibaret değildir. Bilakis ahlâk, îmânî değerlerin besleyerek dışa yansıttığı, diğer bir ifade ile özünü Allah inancından alan bir sistemdir. Zira inanç, dinin temelini ifade eden bir kavram olduğuna göre, akide temelinden yoksun, îmâna dönüşmemiş bir anlayışın dışa vurduğu eylemler, olumlu bir görünüşe sahip olsa da, ahlâk değil, ancak ideoloji olarak nitelendirilebilecektir. Hâlbuki Kınalızâde‟ye göre ahlâk, insanın, ruh ve beden bütünlüğü ile alâkalı olup, kemâlî îmânla özdeşleşmiş bir yapıya sahiptir. Bu açıdan ahlâk ve ahlâkîlik, değer ve amel yönüyle bütünleşmiş, kemâl-i îmân ve kemâl-i ihlâs kavramlarıyla denk düşmüş olmaktadır. Kelâmcılara göre kavram olarak islâm ve îmân, adeta bir nesnenin iç ve dışı gibi aynı şeyin iki farklı yönünü ifade eden terimler olsa da, Ali Çelebi‟ye göre İslâmın, îmânî olgunluğun bir gereği olarak dışa yansıyan ahlâkî erdem ve eylemleri de kuşatması açısından ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğu anlaşılmaktadır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Sayı: 27 |