Kur’ân’da Allah Hz. Âdem’e bütün isimleri öğrettiğini bildirmektedir. Ta‘lîm-i esmâ olarak da adlandırılan isimlerin öğretilmesi meselesi tefsir, kelam ve İslâm felsefesi alanlarında sürekli tartışılagelmiştir. İsimlerin mahiyeti nedir? İsimler dil midir? Dilse bu sadece köken dil midir yoksa insanların konuştuğu tüm diller midir? gibi soruları Müslüman alimler geçmişte de ele almış ve tartışmışlardır. Modern bilimlerden psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve kültür tarihi gibi bilimlerin kurulması ile birlikte dil konusu daha farklı boyutlardan ele alınmış; dilin insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik olduğu, bireyin ve kültürün kurucu nesnesi olduğu ifade edilmiştir. İnsanlar duygu ve düşüncelerini dil ile ortaya çıkarmış, benliklerini dil sayesinde inşa etmişler ve kültürlerini dil ile öğrenip devam ettirmişlerdir. İnsan içinde doğup yetiştiği ortamı diğer bir deyişle hazır olarak bulduğu dili ve kültürü farkına varmadan öğrenmektedir. Araştırma sorularının cevapsız kaldığı ve asıl muamma olan kısım Hz. Âdem ve ilk insanlar düşünüldüğünde bu olayın nasıl gerçekleştiği, ilk insanların dili nasıl öğrendiğidir. Modern bilimler meseleye günümüz toplumlarından yola çıkarak bir cevap bulmaya çalışmaktadır. Ancak dilin başlangıcı, mebdei ve kaynağının ne olduğu; ilahi olup olmadığı pek sorgulanmamaktadır. İslâmî ilimler köken dili kısmen ele alsa da daha çok nakil etrafında açıklamakta, meselenin gözlem ve deney kısmı ihmal edilmektedir. Beşerî yönüyle diğer canlılar gibi doğanın bir parçası olan insan, konuşma ve kültür üretme özelliğiyle onlardan ayrılmaktadır. Mesela örümcek yaratıldığı günden bu yana aynı refleksleri gösterip ağını aynı şekilde şeklide örerken bal arılar da peteğini başlangıcından beri altı gen şekilde yapmaktadır. Zira insan haricindeki canlıların tümü etkinliklerini kültürel olarak değil de içgüdüsel olarak gerçekleştirmektedir. Oysaki insan ise böyle değildir. İnsan, diğer canlılardan farklı olarak konuşmayla iletişim anlamına gelen bir dile sahiptir. Dilin yanı sıra insan, diğer canlılardan kültür üretme özelliğiyle de ayrılmaktadır. İnsan, kendi benliğini dille oluşturduğu gibi maddî ve manevî üretimlerin tamamı anlamına gelen kültürü de yine dille oluşturmaktadır. Benliğin oluşması ve kültürün gelişmesinde dil yegâne özelliktir. İnsanlar düşünürken, konuşurken, dinlerken ve gözlem yaparken dili özellikle de anadili kullanır. İnsanlar dili sadece kendi duygularını ifade etmek için değil birbirlerinin düşüncelerini biçimlendirmek, benlik oluşturmak ve kültürü geliştirmek için de kullanır. İnsan kendi cinsi başta olmak üzere dil sayesinde varlıklara, hayvanlara, bitkilere, yerlere, dağlara, nehirlere, denizlere isim verir ve müphemliği izale eder. İnsanoğlu, dil aracılığıyla tecrübelerini paylaşır, öğrenme sürecini keyifli hale getirir, kültürünü muhafaza eder, aktarır, geleceği de tahmin eder. Bu çalışmada Hz. Adem’e öğretilen isimlerden yola çıkarak dil meselesi incelenmiştir. Araştırmada naklin yanı sıra gözlem ve deneyden elde edilen modern verilere müracaat edilmiş; ilk insanların konuştukları dil; oluşturdukları benlik ve sosyo-kültürel yapının mahiyeti anlaşılmaya çalışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 28 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 48 |