Aristoteles’te bilgiye dair inceleme, düşüncenin varlığa dair öngörülen özdeş yapısından hareketle ontolojik gerçekliğin akli yetkinliğin konusu olmasını temel alan bir mantıki sistem üzerindendir. Bu doğrultuda Aristoteles’e göre epistemik bir inceleme bilgiye konu olanın düşüncenin akli formları üzerinden açık kılınması yani kanıtlanmasına yöneliktir. Bu bağlamda bu makalenin konusu, Aristoteles’in mantık görüşü temelinde, inanç ve mantık arasında kurulabilecek bir ilişkide, inanç ifade eden önermelerin kanıt niteliği ve epistemolojik olarak anlamlandırılmasının mantıki açıdan rasyonel bilgi değerinin ne olduğu problemidir. Aristoteles’in klasik mantıki epistemolojisi, kanıtla erişilebilir varlık düzlemi üzerine inşa edilmiştir ve bu varlık düzlemine dayalı bir bilme eylemi, akli yetkinliğin erişilebilir kaynakları olarak duyu ile düşüncenin ortak önermeleri ve bunlar üzerine inşa edilen doğru önermeler demektir. Ancak çoğu inanç konusu olanda akli kanıta dayalı bir temellendirme ile tasdik, duyu verileri yahut ortak düşünceler üzerinden mümkün olamamaktadır. Yani inanca konu varlıkların akli bulunuşu, her inanç konusu için klasik mantıki kanıtlamada temel alınan özdeşlik esaslı prensiplerin erişilebilirlik odaklı gerçeklik niteliği ile uyuşmamaktadır. Bu bakımdan bu makalenin inceleme kapsamı, inanç ile başlayan bir bilme eyleminde inanç konusuna dair temel önermenin oluşum düzlemiyle sınırlıdır. Bu kapsamda inancın özdeş dolayısıyla kesin akli bir kanıtlamanın rasyonalitede esas alındığı klasik mantıki bakış açısında problematik bir temel ortaya koyması nedeniyle Aristoteles’te inanç ile bilginin birbirinden ayrılması da söz konusudur. Makalede ele alınan bir tespit olarak bu ayrım, Aristoteles’in epistemolojisinde bilgi ile inanç arasında kesişim kümesi olmayan bir ayrıklık anlamına gelebildiği gibi, henüz bilgi olmayanın inanç olmasına dair de olabilir. Yani inanç, bir bakımdan bilgi olabilene de dairdir. Bu manada inanç, Aristoteles’te bilgi olma imkânı bulunan ve bilgiye dair bir unsur olarak da zikredilendir. Böylece inanç, epistemik başlangıç niteliğiyle Aristoteles’te bilgi ve mantık için kanıtın temelinde yer alana dairdir, denebilir. Böylece makalenin bir diğer tespiti, klasik mantıki ve rasyonel kanıtlamanın dayanağının, epistemik temel inançlar olan ilkeler olarak görünmesidir. O halde inanç, Aristoteles’te kanıta dayalı mantıki tasdikte en temelde yer alan ilkesel/ilksel akli hale, dolayısıyla rasyonel bir kanıtlamada da mantığın ilk önermesine karşılık gelebilir. Bu doğrultuda makalede inancın incelenme yöntemi, Aristoteles’in eserlerinde bir yönden bilgi ile ayrılan bir unsur olmasının yanı sıra bir diğer yönden bilgi için bir gereklilik de olabilmesinin analizidir. Aristoteles’te düşüncenin mantıki analizinin, bilgi hususunda kanıt olarak kullanılmasında, inceleme konusu yapılan esas itibariyle varlık hakkındaki akli karar yani mantıki önerme olup, bilgiye esas varlığın kendisi değildir. Bu bakımdan Aristoteles’e göre rasyonel bir kanıtlama, bilgi olup olmamanın -varlıkla özdeş akli bağlantıların düşüncedeki mevcudiyetinden hareketle oluşan- önerme üzerinden incelenmesidir. Bu bağlamda bu makalenin amacı, inancın önermesel bir düzlemde ve Aristoteles’in varlık-bilgi özdeşliğine dayalı kanıtlaması doğrultusunda, akli kanıta konu olması bakımından hem bir gereklilik hem de bir problem ortaya koyan yönleri de göz önüne alınarak, klasik mantıki kanıtta nasıl ele alınabileceğinin rasyonel nitelikli bir tespitidir.
In Aristotle, the study of knowledge is based on a logical system in regard to the ontological reality being the subject of rational authority, starting from the identical structure of thought. According to Aristotle, an epistemic examination is aimed at making the subject of knowledge clear, that is, proving it through the rational forms of thought. In this context, the subject of this article is the problem what is the value of rational knowledge logically, on the evidence value and epistemological meaning of propositions expressing belief in a relationship that can be established between belief and logic, on the basis of Aristotle's view of logic. Thus, Aristotle's classical logical epistemology is built on the ground of existence accessible with evidence, and an act of knowing based on this ground of existence means the common propositions of sense and thought as accessible sources of rational authority and true propositions built on them. However, in most cases of belief, it is not possible to confirm with a rational proof-based justification, based on sense data or common thoughts. So, the rational presence of the existence as a subject of belief does not comply with the accessibility-oriented reality value of the identity-based principles, which are relied on classical logical proof for every belief subject. In this respect, the occurrence of the basic proposition on the subject of belief in an act of knowing that starts with belief reveals a problematic basis in the classical logical point of view, in which an identical, therefore definite, rational proof is based on rationality. Because of this problematic basis, there is also a separation of belief and knowledge in Aristotle. This distinction in Aristotle's epistemology may mean a disjunction between knowledge and belief that does not have an intersection set or it may be about belief that is not yet knowledge. In other words, belief is also about what can be knowledge. In this sense, belief is also mentioned in Aristotle as an element of knowledge that has the opportunity to be knowledge. Thus, it can be said that belief, with its epistemic primary character, is the basis of evidence for knowledge and logic in Aristotle. So the base of classical logical and rational proof appears to be principles, which are epistemic basic beliefs. Then, belief can correspond to the most fundamental principled/primary rationality in the evidence-based logical confirmation in Aristotle, therefore to the first proposition of logic in a rational argument. In other words, belief, in Aristotle's logic, may be an element that differs from knowledge in one way, but it can also be a necessity for knowledge in another way. This distinction arising from the different uses of belief indicates that belief can be considered on the basis of evidence in Aristotle, when viewed as a sign of an epistemic reality. In this respect, according to Aristotle, a rational proof is the examination of whether becoming knowledge or not through proposition on the basis of the existence’s identical rational connections in thought. In this context, in this article, a rational determination of how belief can be handled in a propositional level and in line with Aristotle's proof based on the identity between existence-knowledge in classical logical proof, considering both a necessity and a problem in terms of being the subject of rational proof.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 30 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 51 |