1960 yıllara girişle birlikte, sosyo-politik değişimlerin yarattığı dönüşüm
yaşamın her alanında post modernism olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanat, tarih,
felsefe, sosyoloji ve pek çok alanda yansımalarına tanık olunan bu dönemde
elbette edebiyat eserleri de bu yeni döngüye kapılmış ve değişime aynalık
etmiştir. Sadece Amerika’yı değil Avrupa’yı da etkisi altına alan bu dönem
insan yaşamının değişim karşısında sergilemiş olduğu psikolojik ve fiziksel
savaşı edebiyat eserleri yoluyla ustaca yansıtmıştır. Amerikalı yazar Chuck
Palahniuk ve Fransız yazar George Perec kurmaca düzlemde post modern yaşamı en
etkili biçimde yansıtanların başında gelmektedir. Yeni dünya düzeninde
monotonluk, yalnızlık, depresyon ve stres ile çarpışmak zorunda kalan bireyi
başarıyla yansıtmışlar ve adeta döneme ışık tutmuşlardır. Perec ve Palahniuk’u
dönemin yazarlarından ayıran en önemli nokta ise eserlerinde erkek bedeni ve
ruhunu odağa alarak dönemin psikolojik bir açılımını gerçekleştirmiş
olmalarıdır. İki eserin karşılaştırmalı olarak incelenmesi Amerikan ve Fransız
toplumu arasında bir köprü kurarak farklı coğrafyalardan, farklı zaman
dilimlerinden, farklı kültürler üzerinden okuyucuya ışık tutmaktadır. İki adsız
kahramanın kahve, televizyon, alışveriş, uyu, uykusuzluk, depresyon, şizofreni
ve yalnızlık ile kesişen yaşamları okuyucunun içsel sesine kulak vererek az ya
da çok kendi yaşamından bir parça bulabileceği bir düzleme kucak açar. Kurgusal
düzlemde pek çok kültürel kod ve temel yapı taşları ile yansıtılan hikâyeler
günümüz dünyasında erkek olarak verilen mücadelenin yansıması haline
gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında psikolojik ve sosyolojik olarak ‘erkek
karakter’ olmaktan öte insan olmanın zorlukları aktarılmaktadır. Tarihsel süreç
içerisinde Amerikan ve Fransız toplumu üzerinden yansıtılan hikâyeler
küreselleşen dünyada her birimizin hikâyesine dönüşür.
The twentieth century postmodern world not only created an era of a
decentered way of life but also tremendously triggered a decentered literary
style that somehow achieves to encompass the entire story of human life.
Although the term postmodern seems to be a broad concept that has different
effects in different geographies, it magically succeeds to unite differences
and reflect a common story behind a veil. Chuck Palahniuk’s The Fight Club (1999) and George Perec’s
A Man Asleep (1967) are marvelous
examples for that. While Palahniuk’s story is the voice of the reflections of
postmodern human life in the United States, therefore American postmodern
literature, Perec’s story becomes the voice of postmodern human life in France.
Although two works signify different geographies, a comparative analysis of
these works highlight the reality that two different cultures are bounded with
each other in terms of the literary concepts; ‘daily life;’ ‘sleep,’ ‘headache
– pain,’ ‘depression,’ ‘addiction,’ ‘the double’ and ‘the notion of success.’
Perec’s and Palahniuk’s nameless characters’ lives surrounded by cultural codes
of abundance at first sight, which later became their captivity that triggers
either depression or schizophrenia. At this point, a comparative analysis that
acts as a bridge between two different cultures and geographies postulate the
idea that in the postmodern world of fragmentation, comparative literature
achieves to form a web of wholeness which helps the reader to develop a
cultural, historical, social and psychological analysis of stories which are
the stories of all of us.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Aralık 2016 |
Gönderilme Tarihi | 29 Eylül 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 |
Selcuk University Journal of Faculty of Letters will start accepting articles for 2025 issues on Dergipark as of September 15, 2024.