Kentler, tarihsel süreçte hem insanlığın birikiminin gelecek kuşaklara taşıyıcısı, hem de taşıdığı uygarlık birikimi ile insanoğlunun geleceğini şekillendiren en önemli faktörlerden biri olmuştur. Nitekim uygarlığın doğuşu ile kentlerin ortaya çıkması arasında bir paralellik olduğu ifade edilmektedir. Bu anlamda medeniyetin kentleşmeyle geldiğini ve var olduğunu söylemek, genel bir kanıdır. Tarihin her döneminde var olmakla birlikte özellikle Sanayi Devrimi ile Batılı ülkelerde büyük bir ivme kazanan kentleşme, pek çok toplumsal, kültürel, siyasal, ekonomik soruna da kapı aralamıştır. Söz konusu sorunlar klasik sosyologlardan başlayarak kenti sosyolojik araştırmaların nesnesi yapan, kent sosyolojisinin temellerini atan Chicago Okulu’na, 1950'li yıllarda ivme kazanan ve Chicago Okulu'nun argümanlarını sorgulayan alan araştırmalarına; 1960’lı yılların ikinci yarısında kentleşmenin ortaya çıkardığı farklılaşma ve ayrışmanın sosyolojideki karşılığı olarak nitelendirilebilecek olan ve kentsel mekan üzerinde yoğunlaşan Marksist çözümlemeye ve son dönem yeni yaklaşımlara kadar konuya ilişkin birçok görüş ortaya konmuştur. Çalışmada bu görüşlere yer verilmekte ayrıca Batı tipi kentleşme sürecinin yaşanmadığı ülkeler açısından bu yaklaşımların teorik karşılığına kısaca değinilmektedir.
Cities have been a carrier of the accumulation of mankind to future generations and also one of the most important factors in shaping the future of humanity with the accumulation of civilization throughout the history. Thus, it is expressed that there is a parallelism between the birth of civilization and the emergence of the cities. In this sense, it is a common belief that civilization appears and exists with urbanization. Despite existing in every period of history, urbanization which gained a big acceleration especially with the Industrial Revolution in Western countries, caused many social, cultural, political and economical problems. Many ideas have been put forward associated with the subject starting from the problems beginning with classic sociologists that makes city object of research, the Chicago school which lays a foundation of the city sociology and there searches which gained acceleration in 1950s and arguments of Chicago schools and Marxist analysis which can be qualified a reaction, differentiation and decomposition that the urbanization revealed in the second term of 1960s and which is condensed on urban residence until the new approaches in the recent term. These ideas are explained in our study and the theoretical equivalent of these approaches from the aspect of countries that there is no Western type urbanization is shortly mentioned as well.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Şubat 2015 |
Gönderilme Tarihi | 13 Şubat 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Sayı: 25 |
Selcuk University Journal of Faculty of Letters will start accepting articles for 2025 issues on Dergipark as of September 15, 2024.