Abstract
Aim: Crown fracture is the most common traumatic dental injury in children’s permanent maxillary central incisors. The study aims to evaluate long term clinical success of two different composite materials used for the restoration of fractured maxillary central incisors by dental trauma. Material and Methods: The study was carried out on 132 teeth in 106 patients aged between 7-13 years. Patients with enamel-dentine fractures not involving the pulp, pulp unaffected were randomly divided into two groups utilizing a composite with nanoseramic particles and a submicrohybrid composite material. Composite restorations were evaluated according to the Modified Ryge (USPHS) and FDI criteria by two experienced and calibrated examiners at 6, 12, 18, 24 months follow-up visits. Color changes of the restorations were also evaluated by spectrophotometer and color measurements were done by the standardised digital photographs. Results: At the 24-months follow-up, 3 restorations were lost and no statistically significant differences were found between composites at all follow up periods. However significant esthetic and functional changes were observed at 6 and 12-months periods for both materials. Conclusions: Both microhybrid and nanoceramic composites showed satisfactory clinical results at 24-months follow-up. It could be suggested that longer clinical success of composite restorations could be achieved by doing polishing, refurbishment, repair where needed at the frequent follow-ups.
KeyWords: dental trauma, enamel-dentine fractures, microhybrid composites
ÖZ
Amaç: Kron kırığı, çocukların daimî maksiller santral kesici dişlerde en sık görülen travmatik dental yaralanmadır. Bu çalışmanın amacı, çocuklarda gözlenen diş travmaları sonucu kırılmış maksiller santral kesici dişlerin restorasyonunda kullanılan iki farklı içeriğe sahip kompozit restorasyon materyalinin uzun dönem klinik başarısını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamız yaşları 7-13 arasında değişen 106 çocuk hastanın 132 dişi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Dişlerinde pulpayı içermeyen, pulpanın etkilenmediği mine-dentin kırığı olan çocuk hastalar rastgele iki gruba ayrılarak nanoseramik partiküllü kompozit ve submikrohibrit kompozit materyali kullanılarak tedavi edilmiştir. Yapılan kompozit restorasyonlar 6, 12, 18, 24 aylık takip dönemlerinde iki deneyimli ve kalibre edilmiş araştırıcı tarafından Modifiye Ryge (USPHS) ve FDI kriterlerine göre değerlendirilmiştir. Restorasyonların renk değişimleri spektrofotometre cihazı ile değerlendirilmiş ve ayrıca renk ölçümleri de destandardize edilmiş dijital fotoğraflar ile gerçekleştirilmiştir. Bulgular: 24 aylık takip sonucu hastalara yapılan 3 restorasyonun kaybedildiği gözlenmekle birlikte ve tüm takip dönemlerinde kompozitler restorasyon grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ancak her iki kompozit materyali için de 6 ve 12 aylık dönemlerde anlamlı estetik ve fonksiyonel değişiklikler gözlenmiştir. Sonuçlar: Hem mikrohibrit kompozitler hem de nanoseramik kompozitler 24 aylık takip sonucunda tatmin edici ve başarılı klinik sonuçlar göstermiştir. Dental travma sonrası yapılacak kompozit restorasyonların daha uzun dönem klinik başarısının cilalama, yenileme ve tamir gibi işlemlerle elde edilebileceği düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: diş travmaları, mine-dentin kırıkları, mikrohibrit kompozitler
dental trauma enamel-dentine fractures microhybrid composites
Abstract
Aim: Crown fracture is the most common traumatic dental injury in children’s permanent maxillary central incisors. The study aims to evaluate long term clinical success of two different composite materials used for the restoration of fractured maxillary central incisors by dental trauma.
Material and Methods: The study was carried out on 132 teeth in 106 patients aged between 7-13 years. Patients with enamel-dentine fractures not involving the pulp, pulp unaffected were randomly divided into two groups utilizing a composite with nanoseramic particles and a submicrohybrid composite material. Composite restorations were evaluated according to the Modified Ryge (USPHS) and FDI criteria by two experienced and calibrated examiners at 6, 12, 18, 24 months follow-up visits. Color changes of the restorations were also evaluated by spectrophotometer and color measurements were done by the standardised digital photographs.
Results: At the 24-months follow-up, 3 restorations were lost and no statistically significant differences were found between composites at all follow up periods. However significant esthetic and functional changes were observed at 6 and 12-months periods for both materials.
Conclusions: Both microhybrid and nanoceramic composites showed satisfactory clinical results at 24-months follow-up. It could be suggested that longer clinical success of composite restorations could be achieved by doing polishing, refurbishment, repair where needed at the frequent follow-ups.
KeyWords: dental trauma, enamel-dentine fractures, microhybrid composites
Öz
Amaç: Kron kırığı, çocukların daimî maksiller santral kesici dişlerde en sık görülen travmatik dental yaralanmadır. Bu çalışmanın amacı, çocuklarda gözlenen diş travmaları sonucu kırılmış maksiller santral kesici dişlerin restorasyonunda kullanılan iki farklı içeriğe sahip kompozit restorasyon materyalinin uzun dönem klinik başarısını değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntemler: Çalışmamız yaşları 7-13 arasında değişen 106 çocuk hastanın 132 dişi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Dişlerinde pulpayı içermeyen, pulpanın etkilenmediği mine-dentin kırığı olan çocuk hastalar rastgele iki gruba ayrılarak nanoseramik partiküllü kompozit ve submikrohibrit kompozit materyali kullanılarak tedavi edilmiştir. Yapılan kompozit restorasyonlar 6, 12, 18, 24 aylık takip dönemlerinde iki deneyimli ve kalibre edilmiş araştırıcı tarafından Modifiye Ryge (USPHS) ve FDI kriterlerine göre değerlendirilmiştir. Restorasyonların renk değişimleri spektrofotometre cihazı ile değerlendirilmiş ve ayrıca renk ölçümleri de destandardize edilmiş dijital fotoğraflar ile gerçekleştirilmiştir.
Bulgular: 24 aylık takip sonucu hastalara yapılan 3 restorasyonun kaybedildiği gözlenmekle birlikte ve tüm takip dönemlerinde kompozitler restorasyon grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ancak her iki kompozit materyali için de 6 ve 12 aylık dönemlerde anlamlı estetik ve fonksiyonel değişiklikler gözlenmiştir.
Sonuçlar: Hem mikrohibrit kompozitler hem de nanoseramik kompozitler 24 aylık takip sonucunda tatmin edici ve başarılı klinik sonuçlar göstermiştir. Dental travma sonrası yapılacak kompozit restorasyonların daha uzun dönem klinik başarısının cilalama, yenileme ve tamir gibi işlemlerle elde edilebileceği düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: diş travmaları, mine-dentin kırıkları, mikrohibrit kompozitler
diş travmaları mine-dentin kırıkları mikrohibrit kompozitler
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Çocuk Diş Hekimliği, Restoratif Diş Tedavisi |
Bölüm | Araştırma |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 27 Ekim 2023 |
Kabul Tarihi | 24 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 11 Sayı: 3 |
Selcuk Dental Journal Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.