As it is known, the Seljuks, who belong to the Kinik length of the threearms of the Oghuz, began to mention their name on the historical scene with the arrival of SelcukBey, who gave his name to the dynasty, in the city of Cend, located in the medium where the Sirideria River spilled into the Aral Lake in the second half of the tenth century. After SelcukBey's arrival in Cend, his acceptance of the Islamic religion and becoming a Muslim influenced not only the fate of his own dynasty, but also the Islamic world. SelcukBey's descendants have fulfilled a great dream that will be granted to few conquerors in history. The Seljuks succeeded in establishing one of the most powerful states of the middle ages, stretching from The Hindu Kush mountains in the east to the Mediterranean coast in the west, from the Caucasus in the north to Yemen in the South. In this article, we will try to draw attention to the liberation of the Palestinian region from the Fatimids and Crusaders during the time of the Turks, especially the Seljuks, rather than addressing the conquest of Jerusalem by the Seljuks. In addition, we will try to find and show the signs and signs of the Muslim-Turkish presence in the region by following the traces left after the quarter-century of Seljuk rule. Here in Jerusalem, we cannot claim that we will reveal the issue in its entirety. However, with some new traces reached in recent years, we will mention the existence of an inscription that is unknown or little information about its existence to date.
Bilindiği gibi Oğuzların Üçok kolunun Kınık boyuna mensup olan Selçuklular, hânedâna adını veren Selçuk Bey’in onuncu yüzyılın ikinci yarısında Siriderya nehrinin Aral gölüne döküldüğü mecrada yer alan Cend şehrine gelişi ile tarih sahnesinde adından söz edilmeye başlanmıştır. Selçuk Bey’in Cend’e gelişinden sonra İslâm dinini kabul ederek Müslüman olması sâdece kendi hânedanının değil, aynı zamanda İslâm dünyasının da kaderini etkilemiştir denilebilir. Selçuk Bey’in torunları tarihte pek az fâtihe nasip olacak büyük bir hayali gerçekleştirmişlerdir. Selçuklular, doğuda Hindukuş Dağları’ndan batıda Akdeniz kıyılarına, kuzeyde Kafkaslar’dan güneyde Yemen’e kadar uzanan orta çağın en kudretli devletlerinden birini kurmaya muvaffak olmuşlardır. Bu makalede Selçuklular’ın Kudüs fethini ele almaktan çok, Filistin bölgesinin Türkler, özellikle Selçuklular zamanında Fâtımîler’den ve Haçlılar’dan kurtarılışına dikkat çekmeye çalışacağız. Ayrıca çeyrek asırlık Selçuklu yönetiminden daha sonrasına kalan bazı izleri takip ederek, Müslüman-Türk varlığının bölgedeki alâmet ve işaretlerini bulmaya ve göstermeye gayret edeceğiz. Burada Kudüs’te Selçuklu izleri ile ilgili; konuyu bütünüyle ortaya koyacağımızı iddia edemeyiz. Ancak, son yıllarda ulaşılan bazı yeni izlerle bugüne kadar bilinmeyen veya mevcudiyeti hakkında az bilgi sahibi olunan bir kitabenin varlığından söz edeceğiz.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 6 Ekim 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 5 |