This article analyzes the theological heritage transferred from Turkestan to Anatolia between the 11th and 13th centuries, the structures that facilitated this transfer, and the processes of transformation it underwent. The dissemination of the Mâturīdī school of thought throughout Anatolia during the Seljuk conquests was not merely an intellectual transfer; it also marked a period in which theology underwent a process of reconstruction through interaction with philosophy, Sufism, and popular piety. In this context, the adoption of the Nizamiye Madrasah model in Anatolia led to the institutionalization of kalām, which played a central role in shaping intellectual life through educational structures. The Mâturīdī tradition, which was centered in Turkestan, and the theological accumulation that took shape in the Khorasan basin were brought to Anatolia by the Seljuk invasions. In this region, the accumulated theological knowledge was restructured and adapted to the local religious and cultural context through madrasas, tekkes, and Sufi structures. The promotion of Mâturīdī thought by the Seljuk state ensured that kalam penetrated popular piety and became an institutional discipline in scholarly circles. Anatolia has been a site of scholarly interest both before and after the Mongol invasion, with scholars undertaking the reconstruction of heritage in new centers of learning. The study revealed that the dissemination of the theological heritage of Turkestan to Anatolia occurred through the agency of scholars, madrasas, and Turkestan-origin works, with this transfer experiencing a notable intensification during the period spanning from the 11th to the 13th centuries. It was concluded that this heritage was carried over to the Ottoman period through the principalities established in Anatolia and the Anatolian Seljuk State, and that Mâturīdī thought played a decisive role in establishing itself as the dominant theological tradition in present-day Anatolia.
Bu makale, 11. ile 13.yüzyıllar arasında Türkistan’dan Anadolu’ya taşınan kelâmî mirasın mahiyetini, bu mirası taşıyan yapıları ve geçirdiği dönüşüm süreçlerini incelemektedir. Mâtürîdî düşünce geleneğinin Selçuklu fetihleriyle Anadolu’ya intikali, yalnızca bir entelektüel aktarım değil aynı zamanda kelâmın felsefe, tasavvuf ve halk dindarlığıyla etkileşimde bulunarak yeniden inşa sürecine girdiği bir döneme işaret etmektedir. Bu bağlamda, Nizamiye Medreseleri modelinin Anadolu’da benimsenmesiyle birlikte kelâm ilmi kurumsallaşmış, eğitim yapıları üzerinden entelektüel hayatın şekillenmesinde merkezi bir rol üstlenmiştir. Türkistan merkezli Mâtürîdî gelenek ile Horasan havzasında teşekkül eden kelâmî birikim, Selçuklu akınlarıyla Anadolu’ya taşınmış; burada medrese, tekke ve sûfî yapılar aracılığıyla yerel dinî ve kültürel bağlama uyarlanarak yeniden yapılandırılmıştır. Selçuklu siyaseti çerçevesinde Mâtürîdî düşüncenin devlet destekli olarak teşvik edilmesi, kelâmın halk dindarlığına nüfuz etmesini ve ilim çevrelerinde kurumsal bir disiplin hâline gelmesini sağlamıştır. Moğol istilası öncesinde ve sonrasında Anadolu’ya yönelen âlimler, bu mirasın yeni ilim merkezlerinde yeniden inşa edilmesine zemin hazırlamıştır. Çalışma sonucunda, Türkistan’daki kelâmî mirasın âlimler, medreseler ve Türkistan menşeli eserler aracılığıyla Anadolu’ya aktarıldığı, bu aktarımın özellikle 11-13.yüzyıllar arasında yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Anadolu’da kurulan beylikler ve Anadolu Selçuklu Devleti vasıtasıyla bu mirasın Osmanlı dönemine taşındığı ve Mâtürîdî düşüncenin günümüz Anadolu topraklarında baskın kelâmî gelenek hâline gelmesinde belirleyici bir rol oynadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Çalışmamın özgün olduğunu beyan ediyorum.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | İslam Tarihi ve Medeniyeti |
| Bölüm | Araştırma Makaleleri |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 13 Ağustos 2025 |
| Kabul Tarihi | 30 Ekim 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: Özel Sayı |