Özellikle gelişmiş ülkelerde, tıp ve teknoloji alanındaki
ilerlemelerin de etkisiyle,
yaşlı
nüfusun toplam nüfus içindeki oranı artmıştır. Sadece sanayileşmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan
ülkelerde de benzer bir durum yaşanmaya başlanmıştır. Yaşlı ve yaşlılık kavramları tartışmalı bir konudur. Yaşlılık algısı, topluma, zamana, eğitim düzeyine, ekonomik duruma göre
değişiklik gösterebileceği gibi, cinsiyete, fizyolojik ve psikolojik duruma
göre de değişiklik gösterebilir. Zira
bazı toplumlarda yaşlılık olağan bir süreç olarak
değerlendirilirken, bazılarında ise bir sorun
olarak görülmektedir. Öğretide yaşlanma olgusunun kronolojik, biyolojik,
psikolojik ve sosyal yönleri olduğu ve bu bağlamda çok boyutlu bir şekilde meydana geldiği ifade edilmektedir Kesin bir yaşlılık sınırı belirlemek mümkün
değildir. Bireyin biyolojik yaşı,
kronolojik yaşından farklılık gösterebildiği gibi, sağlık durumu, cinsiyet,
çevre ve çalışma koşulları da biyolojik yaşı olumlu veya olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle
yaşlılık için kesin bir başlangıç
belirlemek oldukça zordur. Yaşlılık, bireyin
bu dönemde çalışma gücünü kısmen veya tamamen
kaybedebilmesi nedeniyle, biyolojik bir risk
olmanın yanında aynı zamanda bir sosyal risk
olarak da kabul edilmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 8 Sayı: 2 |