Tekfir başlangıçta, Hz. Peygamberin vefatından sonra baş gösteren olayların tetiklediği süreçte politik bir enstrüman olarak kullanılmıştır. Sonraları muarızları susturmadaki pratik faydası keşfedildiğinde, entelektüel dünyaya hakim olmuş ve İslam dininin ruhuna aykırı bir hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük örneği haline gelmiştir. İlerleyen süreçte “elfâz-ı küfür” kitaplarıyla kurumsallaşmış, normal ve meşru bir uygulama haline gelmiştir. Tekfir basit bir ötekileştirme aracı değildir. Dinî, hukukî ve iktisâdî sonuçları göz önünde bulundurulduğunda ağır yaptırımlar içeren bir uygulamadır. İslam kendisini hak din olarak deklare etmesine rağmen başka din mensuplarının inanç ve fikir hürriyetini koruma altına almış ve saygı duyulmasını emretmiştir. Müslüman olmayanlara bile bu hakkı tanıyan İslam’ın mensupları ise ilk nesilden itibaren gerek fikrî gerekse fiilî düzeyde entelektüel şiddetin dozunu artırmış ve tekfir mezheplerin teşekkülünden itibaren hız kazanmıştır. Teolojik ve epistemolojik bir problem olarak değerlendirdiğimiz tekfir, dini tolerans ve çoğulculuğa aykırıdır. Tekfirin siyasal, toplumsal, kültürel, tarihsel ve dini pek çok nedeni vardır. Bu çalışmada mezheplerin tekfir anlayışlarına ilişkin bir değerlendirme sunulacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 27 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 7 Sayı: 1 |
DERGİ TARİHÇESİ
Derginin Önceki Adı | ISSN | YIL |
Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi | 2148-385X | 2014-2021 |
Yayımlanacak Makalelerin iThenticate İntihal Taraması Zorunludur.