Tekniği gizlemeye dayalı devamlılık kurgusunun norm biçem kabul edildiği ana akım sinemada saklamak, olağan bir edimdir. Anlatı sineması, aracısız öykü aktarımı yanılsamasını sürdürebilmek için öncelikle kendi işleyişini gizlemek zorundadır. O nedenle, ideoloji ve saklama ilişkisi de genellikle bu perspektiften, yani aracın kendi işleyişinin gizlenmesi üzerinden yapılmıştır. Oysa bazı öykü unsurlarının görünür uzay-zamanın dışında tutulmaya çalışılması da en az fantazmagorik çabalar kadar ideolojiktir. Diegetik evrene ait olan kimi kişiler ya da olaylar, bazen aleni politik amaçlarla, bazen de toplumsal psişeyle bağlantılı kanıksanmış kültürel eğilimlerle çerçeve dışında tutulmaktadırlar. Ötekiyle kurulacak empatinin engellenmesi, kolektif suçların örtülmesi ya da gerçek muktedirin gizlenmesi gibi kasıtlı girişimler filmlerde genellikle alan dışı üzerinden çalıştırılır. Böylece burası, biçimsel (anlatı dünyasını şekillendirmek) ve retorik (merak, endişe, beklenti ve korku yaratmak) işlevlerine ek olarak kültür ve ideoloji ile bağlantılı yeni görevlerle donatılır. Diğer taraftan, ekran dışının görünmez varlığı, sinemanın kullandığı tüm temsil kodlarını kuşatan ideolojinin dışına çıkmak için de ideal bir zemin sunmaktadır. Bu yönleriyle düşünüldüğünde ekran dışı uzay-zaman, bir taraftan egemen düşünceye hizmet ederken diğer taraftan ondan kaçışın yolunu da açabilen politik bir araç olabilmektedir.
Ekran Dışı Saklamanın İdeolojisi dışardaki öteki görünmeyen muktedir
In mainstream cinema, in which the technique of concealment-based continuity is the norm, hiding is a customary act. Narrative cinema has to hide its functioning to maintain the illusion of direct storytelling. But the act of concealment also has an ideological dimension, and the “off-screen” is often as ideologically laden as the visible space-time in a film. Some individuals or events belonging to the diegetic universe are kept off-screen because of specific political purposes or cultural tendencies associated with the social psyche. In films, deliberate efforts to prevent empathy with the other, to cover up collective crimes, and to conceal the real power often operate through the off-screen. Thus, in addition to its formal functions (shaping the narrative world) and rhetorical functions (creating curiosity, suspense, expectation, and fear), the off-screen is equipped with new tasks connected with culture and ideology. At the same time, the invisible presence of the off-screen space provides an ideal basis for going beyond the ideology that encompasses all the representational codes used by cinema. Considering these aspects, off-screen space-time can be a political tool that can mediate dominant thinking, but it can also be the means for escaping from it. This space offers different possibilities to discuss the relationship between cinema and ideology from a new perspective. Focusing on these possibilities, this study discusses the political and social motivations behind “not showing” in films, including both mainstream productions representing the norm and alternative examples that disrupt these norms, to argue that films have a political function in terms not only of what they show but also of what they hide.
Off-Screen Ideology of Hiding the other outside invisible ruler
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |
sinecine TR DİZİN ve FIAF tarafından taranmaktadır.