Yazı, Jean-Luc Godard’ın ölümünü, yaşamak ile bir hayatı yaşamak ayrımına odaklanarak ele
alır. Biyolojik olarak yaşamak Godard için kendi başına yeterli değildir. Godard’ın her zaman
yeni projeleri ve amaçları olmalıdır. Aslında onun zihinsel etkinliklerine acılar ket vurmamış
ve hareketsizliğe mahkûm olmamış olsa da o kendisini ölümün eşiğinde hissetti. Yazı
ötanaziyi seçmenin ve buna karar verme hakkının, tıbbi bakım giderlerinin ailelere ve topluma
getirdiği baskıyla yaş ayrımcılığını nasıl körüklediğini tartışmaya açıyor.
This article discuses Godard’s death through the distinction between being alive and having a life. For Godard, being biologically alive was not enough by itself: he needed aspirations and film projects. He was not in a state of immobility in which his mental activity was frustrated by pain, but he nevertheless felt himself at the threshold of death. The text discusses voluntary euthanasia in the context of elective death, the right to self-determination, exploding medical costs that are creating pressures on families, and a society that promotes ageism.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Değini |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 18 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 14 Sayı: 1 |
sinecine TR DİZİN ve FIAF tarafından taranmaktadır.