Belgesel, geçtiğimiz birkaç on yılda büyük bir çeşitlilik göstermesine karşın John Grierson’ın belgesele dair yaptığı “gerçekliğin yaratıcılıkla işlenmesi” tanımının geçerliliğini koruduğunu söylemek mümkündür. Belgesel ortaya çıktığı andan itibaren ne gerçeklikten ve varolanlardan kopmuştur ne de varolanlara dair bir hikâye ve anlam dile getirmekten ve tüm bunları belirli bir Varlık anlayışı temelinde yapmaktan geri kalmıştır. Bu bağlamda, her bir belgeselin Heideggerci anlamda bir yandan varolanlara dair içeriği dolayısıyla ontik bir temel içerdiği, diğer yandan ise bir yaratımı gerçekleştiren insanın atılımı olarak onun ontolojik varoluşuna işaret ettiği söylenebilir.
Bu çalışmada, belgesel, Heideggerci bir ifade ile oldum-olasılık ve şimdi tarafından belirlenen insanın kendini tasarlayarak, zamansallık olarak var olma biçimlerinden biri olarak ele alınacaktır. Bu yaratım, insanın Varlığa sahih olarak açılmışlık halidir. Diğer yandan anlamın geçerliliğini tayin eden hakikati, varolanlardan çekip çıkarmak gerekir. Bu şekilde kendimizi bir kez daha varolanlar arasında yani ontik zeminde buluruz.
Bu bağlamda, bu çalışmada öncelikle (1) belgesel, Heideggerci bir ifade ile ontik-ontolojik bir belirlenime sahip olan insanın kendini Varlığa açma biçimlerinden biri olarak okunacaktır, bu temelde (2) belgesele zamansallıkta ortaya çıkan hakikati açanın tam da belgeselin ontik ve ontolojik zemin arasında süregiden salınımı olduğu gösterilmeye çalışılacak ve bu bağlamda (3) Grierson’ın bahsi geçen belgesel tanımı da yeni bir anlama kavuşmuş olacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |