René Girard’ın, bir edebiyat eserinin “romansal” bir düzlemde tanımlanabilmesi için öne sürdüğü arzu üçgeni kavramı, bir edebiyat eserinin hakikatinin eserdeki karakterlerin duydukları arzunun temelinde yattığını öne sürer. Bu arzuyu, Hegel’in mutsuz bilinç kavramı ve Sartre’ın bozuk inanç kavramıyla eklemleyen Girard, mimetik bir arzunun rol oynadığı ve başkasının arzusunu arzulamak olarak nitelediği, nesneyle özne (arzulayanla-arzulanan) arasına ikinci bir özne (arzulatan) yerleştirdiği esnek bir üçgen figürü ile tanımlar. Girard’a göre, özneyle nesne arasına yerleştirilen ve “dolayımlayıcı” adını alan bu ikinci özne, esas öznenin arzusunun temel kaynağı olup, bir edebiyat eserini romantik bir arzu yalanından kurtaran sahiciliği de içinde taşır.
Bu metin, Tayfun Pirselimoğlu filmlerinde Girardçı arzunun açığa çıkarılmasını irdeleme amacı taşımaktadır. Yapacağımız tanımlarla, genel yapısı itibariyle bir kimlik değişimi, bir başkası olma durumu olarak niteleyeceğimiz ve inceleyeceğimiz Tayfun Pirselimoğlu Sineması’nın, Girard’ın Cervantes’ten Proust’a kadar önemli yazarlarda izini sürdüğü arzunun açığa çıkarılmasına koşut bir yaklaşımla ele alınabileceğini ve yönetmenin filmlerindeki karakterlerin arzularının bir “dolayımlayıcı” ile oluş(turul)up, bir “dolayımlayıcı” ile dönüşüme uğra(tıl)dığını öne süreceğiz.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Mayıs 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |