Metinlerarasılık kavramı,
kökenini Bakhtin’in söyleşimcilik düşüncesinden alır. Bakhtin’e göre her anlam
bir yanıtla doludur ve konuşan kişi, konuştuğu konu hakkında konuşan ilk kişi
asla değildir. Bu yaklaşım dünya hakkında ortaya koyduğumuz her yargının açık
uçlu olduğu ve her iddianın da doğası gereği söyleşimsel olduğunu öne sürer.
Kristeva, Bakhtin’in söyleşim kavramını, onun metin merkezli yaklaşımına bağlı
kalarak ama tarihsellik vurgusunu gözardı ederek, metinlerarasılık kavramıyla
karşılar. Kristeva açısından her metin bir alıntılar mozaiğidir. Bu durumun
sonucu olarak, metnin anlamı, başka metinlerden kendisine taşınan açık uçlu bir
anlamdır. Sinema açısından bu kavram, kuramsal bir okuma açısından çok elverişlidir.
Nitekim her film başka filmlere göndermelerle doludur ve belki de kendi
değerini sinemanın mirasına bu göndermelerinden edinir. Birçok açıdan sinemanın
seyrine etki eden bir film olarak Matrix,
bu yaklaşımı birçok anlamda içinde barındırır. Baudrillard’ın üst gerçeklik
düşüncesinden, Platon’un Mağara Alegorisine, Kartezyen düşünceden çağdaş
nöröfelsefe yaklaşımına kadar birçok felsefi gönderme içerir. Biz bu çalışmada,
metinlerarasılığın kuramsal çerçevesi içerisinde Matrix’i Hegel’in efendi köle diyalektiği ve mutsuz bilinç
kavramları bağlamında değerlendirerek, Matrix’in
arkasında bulunan düşünsel alanın bir kısmını göz önüne çıkarmaya çalışacağız.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Özel Sayı (1) Mayıs 2019 |