Zaman-imge sinemasında klasik anlatı sinemasının neden-sonuç ilişkisi yoktur. İmgeler arasındaki irrasyonel ilişkiler, yeni sinematografik imgeleri ortaya çıkararak, izleyicide çeşitli düşüncelerin ve duyguların doğmasına neden olur. Bu çalışmada, Derviş Zaim’in geleneksel el sanatları üçlemesi; Cenneti Beklerken (2006), Nokta (2008) ve Gölgeler ve Suretler (2011) adlı filmler, Gilles Deleuze’ün tanımladığı zaman-imge sineması açısından “zaman algısı”, “mekân” ve “karakterler” gibi sinemasal öğeler çerçevesinde incelenmiştir.
Zaim’in üçleme filmlerinde sıkça karşılaşılan sabit çekimler, hareketsiz ve durağan görüntüler, kendisinin tanımladığı zaman çatlağının açılmasına neden olmakta ve zaman-imgesini görünür kılan bir sinematografik unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan, kamera hareketleri ve çekimleri yavaştır, çoğu kez kamera değişmeyen bir açıdadır ya da sabit kamera kullanılır. Bu şekilde günlük yaşamın sıradanlığı içinde görülecek olanın yolu açılır. Geriye veya ileriye yapılan yolculuk, zamanda geçişi sağlayan bir teknik olarak kullanılır. Haftalardan, günlerden ve saatlerden bahsedilmez. Cenneti Beklerken’de bir görüntünün minyatüre dönüşmesi ile Gölgeler ve Suretler’de tek planlık bazı sahnelerin fotoğraf çerçevesinde (donuk kare içinde) durdurulması başka bir zamana geçişi sağlayan bir teknik olarak kullanılır. Nokta’nın tek planda çekilmesi ve filmin tek mekânda geçmesi ile zaman algısında süreklilik elde edilir. Sonuç olarak, Derviş Zaim’in geleneksel el sanatları üçlemesinin pek çok açıdan zaman-imge sineması niteliği taşıdığı yargısına varılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Mayıs 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Özel Sayı (2) Mayıs 2020 |