Makale postmodern dönemde kimlik-farklılık ilişkisi çerçevesinde belirlenen siyasal eşitlik sorununa odaklanmaktadır ve kimlik temelli farklılık taleplerinin postmodern dönemde yeni bir siyasi eşitlik sorunu olarak karşımıza çıktığı iddiasına dayanmaktadır. 1960’lı yıllardan itibaren kimlik olgusunun sosyal bilimlerde en merkezi kavramlardan birisi haline geldiği söylenebilir. Kimliğe yönelik bu ilgi şüphesiz postmodern olarak isimlendirilen tarihselliğin yarattığı bir dizi değişimle ilgilidir. Demokratik siyaset açısından söz konusu değişimin önemi, kimliğin politikleşerek bir eşitlik talebi haline gelmiş olmasıdır. Böylece kimlik temelli eşitlik talepleri, demokratik siyasetin yeniden gözden geçirilmesi sorununu da beraberinde getirmiştir. Çünkü kimliğin politikleşmesi aynı zamanda “farklılıklara” ilişkin vurgunun giderek artmasına sebep olmaktadır. “Farklılığın” giderek “kutsanması” ise bir arada yaşamanın politik imkânlarını zorlaştırmaktadır. Bu bağlamda makale; tanınma, çokkültürlülük, müzakereci ve radikal demokrasi tartışmaları ekseninde hem eşitlik taleplerinin karşılanabileceği hem de toplumsal bütünlüğü koruyacak bir arada yaşama politikalarını demokratik siyaset açısından ele almaktadır. Çalışmanın yöntemi söz konusu tartışmalara dayalı eleştirel kaynak taraması yöntemidir. Makalede müzakereci demokrasi modelinin politik tasavvurları büyük oranda benimsenmiş; ahlak ve adalet kavramları da postmodern siyasal eşitlik taleplerinin karşılanması ve demokratik siyasetin geleceği açısından öne çıkarılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2021 |
Gönderilme Tarihi | 14 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |