The second source of Islam, after the Qur’an, is the words and deeds of the Prophet. As it is a source and evidence for fiqh rules, various school have always taken the sunnah of the Prophet as a basis while making jurisprudence inferences. The actions that the prophet did not know while praying, and which he performed completely in accordance with Allah’s orders and prohibitions, are mentioned in various ḥadīth books. One of his narrated ḥadīths about ṣalāt is that he holds his left hand with his right hand while qiyam. In this study, the narrations about the tying of the hands in ṣalāt are evaluated in the context of ḥadīth fiqh. Technical information such as the place of the related ḥadīths in the classification, their value in terms of authenticity and the criticism of the narrators in terms of jarh and ta‘dīl are primarily handled. The ḥadīths that fiqh sects refer to and the provisions they put forward are presented with a critical point of view. In the narration texts, a lot of information is given about the way the prophet performed the ṣalāt. In this study, rather than the information in the narrations about where the prophet put his hands in ṣalāt, it is evaluated whether there is a hand-tied in ṣalāt or not. Due to the abundance of narrations, th first three centuries were evaluated and only the merfû ḥadīths were examined. Due to the similarity between them, some mursal narrations were also mentioned from time to time regardless of the promissory note criticism. The narrators, whose names are mentioned in the promissory note of the narrations, are shown in the promissory note network in order to obtain a holistic perspective. By specifying the jarh and ta‘dīl words, the reliability of the narrators was revealed by examining the tabaqat books. Thus, this study was shaped by induction Method by analyzing and fiqh opinions. According to the majority of fiqh sects, it is sunnah to put the right hand on the left hand after the initial takbir in ṣalāt. There are different provisions redarding the condition of the hands in fard and al-nafl ṣalāt in the Maliki sects, which is excluded from the jumhur. Accordingly, it is considered makruh to tie the hand in the fard of ṣalāt, and in the ṣalāt al-nafl it is considered appropriate to rest in case of prolonged qiyam. While basing his opinion, the jumhur cited a number of ḥadīths that we discussed in our study as evidence. In the Maliki sect, on the other hand, it is based on the view attributed to Malik b. Anas, the founder of the sect, rather than the merfû ḥadīths. However, when Malik’ work called Muwatta is examined, it is seen that there are two merfû ḥadīths about the need to tie the hands in ṣalāt. In this case, it is understood that there is a contradiction in the view advocated by the Maliki sect. The findings show that there may be two reasons for this discrepancy. The first is that Malik developed some practices that are inconsistent with the ḥadīths he narrated in his work Muwatta. So much so that Malik has become the focus of criticism from time to time due to his inconsistency. The second is the view that Malik may have abandoned this sunnah due to an excuse, although it was determined by the sunnah. As a matter of fact, it is mentioned in many sources that Malik could not tie his hands in ṣalāt as a result of the mihna incident he experienced. However, different views have been expressed about Malik’s mihna period. It was stated that during the mihna period, Malik was subjected to torture because he narrated a ḥadīth that invalidated the talaq of someone who divorced his wife under duress. In some sources, it is stated that Malik was subjected to this torture because of this fatwa stating that the oath made under duress was invalid. This fatwa of Malik was evaluated as a threat to political authority by the Abbasid administration. It has been claimed that Malik, who was ultimately tortured, did not have the opportunity to tie his hands in ṣalāt. In later periods, late scholars of the Maliki sect tried to justify the tying of the hands in ṣalāt with fiqh evidence.
İslam Dini’nin, Kur’an’dan sonra ikinci kaynağını oluşturan Sünnet, fıkhî hükümler için de bir kaynak ve delildir. Bu itibarla çeşitli ekoller fıkhî çıkarımlarda bulunurken Hz. Peygamber’in sünnetini esas almışlardır. Hz. Peygamber’in namaz kılarken taabbudi olarak yaptığı fiiller çeşitli hadis eserlerinde geçmektedir. Onun namaza dair rivayet edilen hadislerinden biri de kıyamda iken sağ eliyle sol elini tutmasıdır. Bu çalışmada namazda ellerin bağlanması ile ilgili rivayetler fıkhü’l-hadis bağlamında değerlendirilmektedir. İlgili hadislerin, hadis eserlerindeki yeri, sıhhat açısından değerleri ve râvîlerin cerh ve tadil açısından tenkide tabi tutulmaları gibi teknik bilgiler öncelikli olarak ele alınmaktadır. Fıkıh mezheplerinin konuya dair referans aldıkları hadisler ve inşa ettikleri hükümler eleştirel bir bakış açısıyla ortaya konmuştur. Rivayet metinlerinde Hz. Peygamber’in namazı kılma şekline dair bir çok bilgi aktarılmaktadır. Bu çalışmada Hz. Peygamber’in, namazda ellerini bağlarken ellerini nereye koyduğuna dair rivayetlerde geçen bilgilerden ziyade, namazda el bağlamanın olup olmadığı değerlendirilmektedir. Rivayetlerin çokluğu sebebiyle ilk üç asır değerlendirmeye tabi tutulmuş ve sadece merfû hadisler incelenmiştir. Aralarındaki benzerlik sebebiyle bazı mürsel rivayetler de sened tenkidi yapılmaksızın yeri geldikçe zikredilmiştir. Rivayetlerin senedlerinde adları geçen râvîler, bütüncül bir bakış açısı elde etmek için sened ağında gösterilmiştir. Cerh ve tadil lafızları belirtilerek râvîlerin güvenilirlikleri, tabakat kitapları incelenerek ortaya konmuştur. Böylece bu çalışma, hadisler ve fıkhî görüşler analiz edilerek tümevarım yöntemi ile şekillenmiştir. Fıkhî mezheplerin çoğunluğuna göre namazda iftitah tekbirinden sonra sağ elin sol elin üzerine konulması sünnettir. Cumhurun dışında kalan Mâlikî mezhebinde farz ve nâfile namazlarda ellerin durumu ile ilgili farklı hükümler mevcuttur. Buna göre farz namazlarda ellerin bağlanması mekruh, nafile namazlarda ise kıyamın uzaması durumunda dinlenmek maksadıyla caiz görülmüştür. Cumhur, görüşünü temellendirirken çalışmamızda ele aldığımız birtakım hadisleri delil olarak zikretmiştir. Mâlikî mezhebinde ise merfû hadislerden ziyade mezhebin kurucusu Mâlik b. Enes’e isnad edilen görüşler baz alınarak temellendirme yapılmaktadır. Oysaki Mâlik b. Enes’in Muvatta’ adlı eseri incelendiğinde, namazda ellerin bağlanması gerektiğine dair iki tane rivayete yer verildiği görülmektedir. Bu durumda Mâlikî mezhebinin savunduğu görüşte bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Elde edilen bulgular, bu tutarsızlığın iki sebebi olabileceğinin olabileceğini göstermektedir. Birincisi, Mâlik’in, Muvatta’ adlı eserinde rivayet ettiği hadislerle uyuşmayan bazı uygulamalar geliştirmesidir. Öyle ki söz konusu tutarsızlığı nedeniyle Mâlik, zaman zaman eleştirilerin odağı haline gelmiştir. İkincisi, sünnetle sabit olmasına rağmen Mâlik’in bir mazeret dolayısıyla bu sünneti terk etmiş olabileceği görüşüdür. Nitekim Mâlik’in, yaşamış olduğu mihne olayı neticesinde namazda ellerini bağlayamadığı birçok kaynakta zikredilmektedir. Ancak Mâlik’in mihne sürecine dair farklı görüşler serdedilmiştir. Mâlik’in, mihne sürecinde, baskı altında karısını boşayan birinin talakını geçersiz sayan bir hadisi rivayet etmesi sebebiyle işkenceye maruz kaldığı ifade edilmiştir. Bazı kaynaklarda ise Mâlik’in, baskı altında yapılan yeminin geçersiz olduğunu ifade eden fetvasından dolayı bu işkenceye maruz kaldığı belirtilmiştir. Mâlik’in bu fetvası, Abbâsî yönetimi tarafından siyasi otoriteye yönelik bir tehdit unsuru olarak değerlendirilmiştir. Nihayetinde işkenceye maruz kalan Mâlik’in, namazda ellerini bağlayacak bir konjonktüre sahip olmadığı iddia edilmiştir. Daha sonraki dönemlerde, Mâlikî mezhebinin müteahhirun âlimleri, namazda ellerin bağlanmamasını fıkhî delillerle gerekçelendirmeye çalışmışlardır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 12 Ağustos 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2023 |
Gönderilme Tarihi | 26 Şubat 2023 |
Kabul Tarihi | 20 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.